20.bölüm

34 2 92
                                    

Bölümü tekrar okuyup düzenleyemedim, hatalarım varsa affola.
İyi okumalar! ❤️

***

"Mahallede Öznur ablan vardı ya?"

Armağan, "Evet?" diye yanıtladığında annesi soyduğu elma dilimini ağzına attığı için cevap verememişti. Sessizliğin ardından, "Yoksa bir şey mi oldu?" diye endişeyle sordu kız

"Yok canım, ne olacak. Evleniyormuş."

Armağan hafif şaşırıp, "Aa, ne güzel. Çok sevindim." dedi başını sallayarak.

"Bizi de düğüne çağırmış." diye ekledi Kadriye hanım.

"Ne güzel, gidin." deyip ardından gözlerini kaçırdı ve duymak istemediği şeyi söylememesi için göz teması kurmaktan çekindi.

Kadriye hanım, "Siz de geliyorsunuz," dediğinde Armağan'ın rahat tavırları son bulmuş ve huzursuzca kaşlarını çatmıştı. "E ama olmaz ki, ben o gün ders çalışacağım." dedi dudaklarını büzüp omzunu silkerek.

"Daha hangi gün olduğunu bile söylemedim, Armağan."

"Olsun, ben her gün ders çalışacağım," dedi ve ekledi. "Hem, giyecek bir şeyim de yok." Kız resmen elindeki tüm kozları oynuyordu.

"Bir şey olmaz, buluruz. Hadi zaman yarat da bir ara alışverişe çıkalım, düğünlük bir şeyler alırız." dedi Kadriye hanım kızının itirazlarını görmezden gelerek. Armağan oflayıp puflasa da fazla uzatmayıp kaderine razı geldi ve ne giyeceği ile ilgili planlar yapmaya başladı. Genelde düğünleri ve dans etmeyi severdi, fakat son zamanlar kendini pek de düğün havasında gibi hissetmiyordu.

***

Armağan son ders başlamadan ekibini toplayıp, "Dersten çıkınca dondurma yemeye gidelim mi?" diye sordu herkese. Teoman ve Ada'nın evde bir takım işleri olduğundan onlara eşlik edemeyeceklerdi. Geriye Selim ve Batuhan ikilisi kalmıştı. Zil çaldığında üçü de aynı anda çıkıp mağazaya yönelmiş, dondurmaları alıp yakınlardaki bir parka doğru ilerlemeye başlamışlardı.

Parkta dolaşırken Armağan her zamanki enerjik ve neşeli haliyle bir şeylerden bahsediyor, konudan konuya atlıyor ve tatlı kahkahalarını etrafa saçıyordu. Genelde bu sohbetlerin merkezinde Batuhan olurken, bu kez kartlar sanki yanlış dağıtılmış gibiydi. Aslına bakılırsa, Armağan her şeyi genel, ortaya anlatıyordu. Fakat, bu kez Batuhan kendini geride tuttuğundan kız sürekli Selim'e bir şeyler anlatıyormuş gibi bir izlenim oluşmuştu.

Batuhan giderek bu durumdan sıkılırken bir yandan onları izliyor, aynı zamanda bıkkın bir şekilde iç çekiyordu. Kızın bu kadar samimi ve arkadaş canlı olmasını seviyordu, ama karşısındaki doğru kişi miydi, emin değildi.

Elindeki dondurmayı yiyerek Armağan'ı izlerken dondurmasının yüzünün kenarına bulaştığını farketmiş ve hızla elini ona doğru uzatmıştı. Selim de aynı anda aynı hareketi yapmaya yeltendiğinde Batuhan öne atıldı ve o yetişemeden kızın yüzündeki dondurmayı sildi. Ardından, geçen sefer yaşanan benzeri duruma ithafen Selim'e iddialı bir bakış attı. Selim'in dudakları hafifçe yukarı kıvrılırken başını olumsuzca salladı. Onu gayet net anlamıştı.

Kız tüm bunlara şahit olurken anlamazca kaşlarını çatıp, "Noluyor kardeşim ya," diye sinirle itiraz etti. "Elim kolum var çok şükür, ne bu telaşınız?" dedi ikisine de bakarak. Kızın yüzüne bulaşan dondurmayı silmek için saçma bir rekabete girişmeleri Armağan'ın küçük düşürülmüş hissetmesine yol açmıştı. Resmen iki koca erkek tarafından kendine çocuk muamelesi yapılıyordu. Yediklerini kontrol edemeyen, sürekli ağzı yüzü temizlenmesi gereken bir çocuk gibi...

ArmağanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin