30. Bölüm -Karar; Aziz Ahkanoğlu-

Start from the beginning
                                    

Konağın uzun duvarına yaklaştığımda dışarıdaki onlarca hatta yüze yakın belkide daha fazla adım Aziz'i görmesiyle ayağa kalkıyor dudakları şaşkınlıkla aralanıyordu.

"Aziz mi o?"

"Hakkatten ayaklanmış."

"Aziz Ağa geliyor!" devam eden fısıldaşmalar arası bir çocuk önden koşarak konağa girene kadar Aziz ağa geliyor diye bağıra bağıra konaktan içeriye girmişti.

Aziz merdivenleri abiminde kolunu tutmasıyla bir yavaş ama kendinden emin adımlarla çıktığında heyecandan nefesim boğazımda kitleniyordu.

"Gafurlar aşiretinin ağalığı Hakan Ağa'dan alınıp, oğlu A-"

"Hoş geldiniz ağalar!" Aziz'in sert sesle geldiğini belli etmesiyle divanlarda oturan adamlardan olan baş köşede oturan adamın sesini kestiğinde herkesin birden ayaklanmasıyla divanda yatay pozisyonda duran adama baktım. Yıllarca Aziz'in canını yakan adama.

İlahi adalete güvendiğimi hep söylerdim, Hakan Ağa'nın ameliyatı kötü geçmiş sonucunda ise sol bacağının artık tutmayacağını ve dahada kötüsü tedavisinin dahi olmayacağıydı.

Dışardaki adamlar içeriye doluşmuş, üst katta oturan kadınların hepsi balkon uçlarına çıkmış başına aldıkları şeşleriyle bir ağızlarını kapatıyorlardı.

Gözlerimi Ali'ye çevirdim giydiği takım elbiseyle efendi bir görünüş sergiliyordu, cani adam.

"Geç kaldım, kusura bakmayın." Aziz, Ömer ve abimden destek almayı kesip en başta konuşan ve sözü kesilen adama biraz daha yetişmenin verdiği rahatlıkla yavaş ama dik şekilde yürüyüp ayağa kalkmadan oturan adamın eline uzandığında adam şaşkınlıkla elini vermişti.

Burada kimse Aziz'i beklemiyordu anlaşılan.

Yerinde dikleşip arkasına kısa bir bakış atıp Ömer'i yanına çağırdı, saygıdan dolayı aynı onun yaptığı gibi selamlamasını ve elini öpmesini istiyordu.

Abim bana dönüp kenara geçmem için kafa işareti yaptığında hanımların çıktığı balkon merdivenin en aşağısında Zelal'i görmemle oraya geçtim. Anında koluma girmiş sevinçle derin bir nefes almıştı.

"Tanımayanlar, belki görmeyenleriniz vardır. Ben, Gafurlar aşiretinin Ağası olan Süleyman Ağa'nın torunu ve aynı zamanda Gafurlar aşiretinin varisi, dedemin vasiyeti üzerine ağalığın devredildiği Aziz Ahkanoğlu."

Gür sesiyle Jarden aşiretinin ağasının yanında oturan diğer aşiret ağalarına ve avluya doluşan onlarca adama bakarak sert ve baskın sesiyle konuştu.

Aziz'in sert çehresi ona daha çok aşık olmama ve kasıklarımda tatlı bir sancılanma oluşuturuyordu. Aziz'i hep bu halde görmek istiyordum. Baskın, dik başlı, karşısına geçenlerin titreyeceği bir halde olsun bunca yaşanan acılara ve bundan sonrakilerede aynı böyle dimdik dursun istiyordum.

"Şiyan Ağa, buraya Ali ağa olacak diye geldik."

"Benden memnun olmayana kapı ordadır Ahmet Ağa." Aziz, bir adım öne çıkıp Ali'nin yanındaki oturan adama doğru konuştuğunda Zelal streten kolumu sıkmıştı ama Aziz'in verdiği cevapla rahatlamıştı, bende kolumu kurtardım ama tekrar tutmuştu.

"Sen benim evimden kimi kovuyorsun?!"

"Ali! Haddini bilesin senin karşında abin var! Ayrıca burası yine dedemin vasiyeti üzerine benim!" boğazını acıtmayacak kadar sert ve yüksek sesle konuşup karşısındaki kendine diklenen adamı susturdu.

"Şiyan Ağa, buraya ne için geldiğinizi unutmayın, bu zamana kadar ağalık mı bilmiş ki şimdi ona itimat edeceksin." Ali ceketinin düğmesini açıp bir adım kenara kayarak Aziz'in yanında kalan adama doğru konuştu.

BERDELWhere stories live. Discover now