9. Korkutucu Belirsizlik

Start from the beginning
                                    

Yanımızda Cihan'ı görmemle, "Cihan!" diye bağırdım. Bedenim bir an bile yerinde durmadan müziğe uyumlu bir şekilde hareket ediyordu. "Bu çok kötü müzik! Dans edemiyorum." Cihan dans eden beni süzerek, "Belli," dediğinde koluna vurdum. Biraz sert olmuş olmalı ki, ya da sadece bunu beklemediğinden bilemem, gözleri şaşkınlıkla irice açılmış, kolunu tutmuştu. "Yavaş vurdum. Sen de arkadaşın gibi başlama hemen. Çok narinsiniz."

"Acımadı ama vurduğunu da hissettim."

Gözlerimi kıstım. "Arkadaşın o zaman yalan söylüyor. Sana göre daha güçlü gibi."

"Yalan söylemez o piç herif," diye bağırdı. "Kavga eder çok. Bedeni morluklarla dolu. O morluklardan birine vurmuşsundur. Öyle olmasa bile daha sert vurmuş olabilirsin."

Suratımı astım. "Niye hiç yalan söylemezmiş gibi konuşuyorsunuz? İnsan değil mi? İnsanlar hep yalan söyler." Cihan müziğe uyarak dans ediyor olsa da tüm dikkati benimle Aslı'daydı. Aslı bizi bırakmış, yanındaki kızla dans ediyordu.

"Ateş yalan söylüyorsa bunu anında anlarsın," dedi kulağıma doğru bağırarak. "Bak mesela randevu diyordu ve randevusu seninle çıktı. Teknik olarak senden habersiz kendi kendine plan yapmıştı ama sonuçta doğruydu. Doruk onun hayatında biri olmadığını biliyordu, onun yalan söylemeyeceğini de biliyordu. Geriye bir tek Alya kalıyordu. Yanıldı ama neyse."

Başımı iki yana salladım. "Doruk'un ona güvenmesiyle benim güvenmem aynı şey değil. Doruk onun yalan söylemeyeceğini bilecek kadar iyi tanıyabilir ama ben onu ne kadar tanıyorum ki?" Durdum. İşaret parmağımı ona doğru yönelttim. "Ne senin sözlerinle ona güvenebilirim ne de Doruk'un ona güvenmesiyle." Güldüm. "Arkadaşın fazla yavşak."

Ve fazla düşünceli.

Gözlerim kolumdaki kırmızı ipe dokunduğunda, "İçki içelim," diyerek onu kolundan yakaladım ve bara doğru sürükledim. Bar tezgâhın arkasındaki taburelere oturduğumuzda Cihan ikimiz için de bir içki istemişti. Barmen çocuk önümüze içkiyi bıraktığında direkt bir yudum alarak boğazımı yakmasına izin verdim. Gözlerim Cihan'ın sarı kıvırcık saçlarına takılı kalırken, "Ece de sarışın," diye mırıldandım. Onu çok özlemiştim. Burnumu çektim. "Akın'la ben kara kara ama Ece sarışın. Bu yüzden ona hep evlatlıksın derdik Akın'la." İçkimden bir yudum aldım. "Bu bizi kötü bir abi ve abla mı yapar?"

"Benim abimin bana neler yaptığını bilsen bu basit kalır."

Kaşlarımı çattım. "Seni çöp poşetine attı mı?" Cihan bana garip bir ifadeyle baktığında kıkırdadım. "Akın beni çöp poşetine atmış uyurken. Neyse ki babam su içmeye kalkmış da onu görmüş. Dört yaşındaki bir veledin kırkı çıkmayan bir bebeğe karşı böyle davranması hiç etik değil. Haklıyım değil mi?" Bardakta kalan içkiyi bitirerek birini daha istedim. "Lütfen haklı olduğumu söyle. O pislik bazen keşke babam uyanmasaydı der. Şaka yapıyor ama düşününce üzülüyorum. Ya gerçekten babam uyanmasaydı? Onunla hiç abi kardeş olamadan ölecektim."

"Sarhoş olunca çok konuşasın geldi galiba, kardeşim."

"İçimden konuşmak geliyor. Sana ne?" diye sızlandığımda omuz silkti. "Konuş, konuş." Gözleri çok kısa bir an dans pistine çevrildi. Aslı'ya bakıyor olmalıydı. O an bir iç güdüyle biri tarafından izlendiğimi hissederek gözlerimi üzerimde hissettiğim gözlere dokundurmuştum. Ateş içkisini içerken beni dikkatli bir şekilde izliyordu. İçkimi kaldırarak ona gülümsedim ancak samimiyetten tamamen uzaktı. Sarhoştum çünkü. Sarhoş insanlar hep sırıtırdı. Yani galiba o yüzdendi.

"Aslı'yı mı seviyorsun?"

"Ne?" diyen Cihan hızla bana döndüğünde Ateş'e bakmayı kesmiştim. "Yok öyle bir şey. Arkadaşız biz. Çok konuşmak sana yaramadı. Benim tanıdığım Zeynep'in şu an bana ne demesi gerekmez miydi?"

BEYAZ IŞIK KIRINTISI | KIRMIZI Where stories live. Discover now