Bölüm 18

16 3 8
                                    

Ben önde, 3 arkada tünelde ilerlemeye başladık.

"..." 

"Gerçekten bir işe yaradın 18, şaşkınım."

"Huh??"

"Ay pardon, işe yarayan gölgelerdi sen değildin."

3'ün sözlerine biraz alınmış olabilirim ama bu önemli değildi. Tünelin sonunda ışık vardı. Güneş ışığı.   

(ayn knk cko beklersin ama neyse-)

"Ahhh, ışık gördüğüme hiç bu kadar sevinmemiştim!!"

"..."

"3? Dünyadan 3'e, heyyooo!"

Görünüşe göre 3'ün kafasındaki sesler  eski halide geri dönmüştü. Bende kendimi fark ettirmek için aklıma gelen ilk şeyi yaptım.

"Ouch! 18! Neyin kafasındasın canım acıdı!"

"Dikkatini çekmek içindi. ... Birde beni gömdüğün için intikam almak istedim. Aman, neyse ne işte. Tünelin sonuna geldik neredeyse."

"Tünelin sonuna geldik, onun bende farkındayım ama bu kafama çanta fırlatmanı gerektirmez!"

Biz boş yaparken tünelin bitişine gelmiştik bile. Tabi ben bunu görmemiştim - 3'e baktığım için- ve  tünelle dışarısı arasındaki yükseklik farkından dolayı yere düşmüştüm. Ama kafamı kaldırdığımda karşılaştığım şey güneş ışığıyla aydınlanan rengarenk binaların manzarası değildi. Onun yerine gri ve dökülen dört duvar ile göz göze idim. Birde tavandan sarkan parlak sarı bir ampulle.

"18, geri gidelim burası hiç hoş değil..."

3 cümlesinin sonuna doğru sesini alçaltmış, suspus olmuştu. Onun tünele baktığını görünce ayağa kaltım, üstümü silkeledim ve baktığı yere yöneldim.

"Bunu haketmek için önceki hayatımızda çok güzel boklar yemiş olmalıyız."

Onun laflarını umursamadan tünelin içine daldım ve gidebildiğim yere kadar gittim. Gidebildiğim yere kadar diyorum çünkü yolun yarısında geçişi engelleyen bir kaya duruyordu.

" 3! Belki kayayı ittirebiliriz ne dersin? "

Birkaç saniye bekledim ama 3'ten yanıt gelmedi. Sonra nedenini anladım. Yine kendi lanetine kapılmış, gürültülü dostlarıyla takılmaya başlamıştı.

"... Aman be... "

Ayağımı sürüyerek geri döndüm. 3 zaten yere oturmuş, kafasını dizlerine  gömmüştü. Dünya umrunda değildiki onun! Keşke bende onun gibi olabilseydim.

Bende yere oturdum, 3'ün yanına. Zaten oda 4 metre kare filan olduğu için her türlü yan yana oluyorduk.

3-4 saat boyunca tek kelime etmeden durduk. Bu zamana kadar gayet iyiydim ama son anda gözlerimin sulandığını hissettim.

"18... kendini kasma lütfen. Benim yanımda ağlayabilirsin."

Soluk soluğaydım. Ve göz yaşlarım kontrolsüzce akıyordu. Ama onları durdurmak için ne gücüm ne de isteğim kalmıştı.

" 18, özür dilerim."

" ? "

" Ne yapmam lazım bilmiyorum da."

"Sanki ben biliyorum. Ben ne biliyorum ki? 25 hayatta mı onu bile bilmiyorum! Gerçekten acınası durumdayım!"

"Bende acınası durumdayım. Arkadaşım neredeyse panik atak geçiriyor ama ben sadece oturmuş onu izliyorum."

"....Ben... panik atak geçirmiyorum."

"Emin misin? Konuşmadan önce kendine bak derim."

Kafamı eğip önümde duran ellerime baktım. ... Tir tir titriyordum.

" Kahretsin.."

" Anlıyor musun şimdi beni? Sen bu durumdayken benim ne kadar çaresiz hissettiğimi? Sana bir yardım eli olamadığımda canımın ne kadar yandığını?"

"Ben- Bilmiyorum... Benden ne istiyorsun onu da bilmiyorum.."

"Senden ne mi istiyorum? Senden sadece kendine bakmanı ve son güne kadar savaşmanı istiyorum. Hem şu anda hemde yeni hayatında."



10 Günlük CehennemOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz