giriş.

224 17 36
                                    

Yue tapınağı, sıradan insanların gelip dua ettiği bir yer değildi.

        Muskalarla korunan yer altı zindanları, insanlara zarar verme niyetindeki kötü varlıklarla doluydu. Bu varlıklar ölümlü değildi, yapılan hiçbir saldırı ya da edilen hiçbir dua onların dünya üzerinden silinmesi için yeterli olmamıştı.

Dolayısıyla, yüzyıllar önce inşa edilmiş bu zindanlarda, en şeytani varlıkları bile kontrol altında tutuyorlardı.

        Yue tapınağının geçmişi karanlıktı, zindanlar ise krallıkların sınırları çizilmeden önce kurulmuştu. Ancak şu an Feiyan Krallığı'nın sınırları içerisindeydi ve yapılan her faaliyetin krala rapor olarak sunulması gerekiyordu.

        Bu nedenle Marinette, odasındaki çalışma masasına eğilmişti ve yıl içerisinde meydana gelen her şeyi kronolojik olarak kağıda dökmekle meşguldü. Kralın raporu okumayacağını, kütüphanenin bir kenarında çürümeye bırakacağını biliyordu. Ancak baş rahibe olarak görevini layığıyla yerine getirmeliydi.

        Şanslıydı ki, yıl içerisinde büyük sorunlarla karşılaşmamışlardı. Birkaç düşük seviye iblis ve iki-üç hafta önce çıkan yangın dışında yazılacak hiçbir şey yoktu-

"Rahibe Cheng!"

        Odasının kapısının aniden açılmasıyla tuttuğu fırçayı masaya bıraktı genç kız. Ardından, kıyafetinin kollarını düzelterek kafasını kaldırdı. "Bir sorun mu var, tatlım?" dedi her zamanki sakin tavrıyla.

İzinsiz bir şekilde içeri giren kişi, önceki baş rahibin sekiz yaşındaki oğluydu.

        Yue tapınağında çalışan ilahiler, istedikleri zaman işlerini bırakıp evlenebilirlerdi. Ancak dış dünya ile kuracakları bağlardan dolayı evli çiftlerin tapınakta kalmasına izin yoktu. Yine de eski baş rahip, oğlunu eğitim almak üzere tapınağa geri yollamıştı.

Marinette buna karşı çıkmış olsa da, genç kızın itirazlarını dinlememişti.

        Şimdi o çocuk, saygısız bir şekilde açtığı kapının önünde durmuştu ve nefeslerini düzene sokmaya çalışıyordu. Gözleri korkudan dolayı genişlemiş, elleri titremeye başlamıştı.

        En sonunda konuşmak için yeterli gücü toplayınca "Zindanın," dedi çatlayan bir sesle. "Zindanın kapısında bekleyen nöbetçi rahip yerde yatıyor ve... ve her yerde... her yerde kan var!"

         Marinette harekete geçmek için daha fazla açıklamaya gerek duymadı. Yanına aldığı ilahi kılıcı beline koydu ve masanın üzerindeki birkaç muskayla birlikte odadan çıktı.

        Bazen, daha yeni onurlandırılmış rahipler ve rahibeler nöbet tutmak üzere seçilirlerdi. Ancak zindanlardaki kötü enerji çok fazlaydı ve ilk birkaç nöbette kan kusmak ya da bayılmak alışılagelmiş bir durumdu.

         Yine de, Marinette'in içerisinde kötü bir his vardı. Uzun süredir herhangi bir onurlandırma töreni düzenlememişlerdi. Ayrıca, çömez rahip ve rahibelerin gece nöbet tutmasına izin verilmezdi.

        Yolunun üzerindeki acil durum çanının ipini sıkıca tuttu ve birkaç kez salladı, ardından demirin çıkardığı sesin eşliğinde zindanlara doğru koşmaya devam etti. Toplu yaşam yerleri, ana tapınaktan birkaç yüz metre uzaktaydı. İlahilerin rahatça dinlenmesi için kötü enerjiden uzakta uyumaları gerekiyordu.

       Marinette, merakla odalarından çıkan diğer rahipleri geride bıraktı ve ana tapınağa doğru koşmaya devam etti. Birkaç dakika sonra açık bırakılmış tapınak kapısından girerken, şüphelerinin haklı çıktığını fark ederek derin bir nefes aldı.

        Yoğun kan kokusu burnuna ulaşır ulaşmaz midesi bulanmıştı. Zindanın girişindeki kötü enerjinin varlığı, yerde yatan Rahip Henry'nin zayıf nefes alış-verişlerini gizliyordu.

       Henry, Marinette'ten yaklaşık on yaş büyüktü ve genç kızdan sonraki en rütbeli kişiydi. Kötü enerjiden ya da güçsüz iblislerden etkilenecek biri olmadığı ortadaydı.

        Genç kızın içerisindeki korku giderek büyüyordu, ancak bunu gizleyerek yere çöktü ve Henry'nin bileğini tuttu. Nabzı normalden çok daha güçsüzdü. Rahip, diğer elini karnındaki yaraya bastırmış olmasına rağmen kan kaybını engelleyememişti.

        "Henry, beni duyabiliyor musun?" dedi ve üzerindeki pelerini çıkardı Marinette. Ardından, yaranın üzerine bastırdığı temiz kumaşı elleriyle destekledi ve kan akışının durması için dua etmeye başladı.

         Yerde yatan rahibin kaşları, hissettiği ani acı sebebiyle çatılmıştı. Aralanan dudaklarından hızla nefes alıp veriyor, dişlerini kırmak istercesine sıkıyordu.

       Aralarında geçen sessiz birkaç saniyeden sonra, rahip kan ile kaplı elini kaldırdı ve Marinette'in ince bileğini kavradı. "Rahibe Cheng," dedi hırıltılı bir sesle. "O... o kaçtı. Muskaların hepsi yanmış..."

Yardıma gelen şifacılar odaya girerken, bakışlarını zindanın kapısına çevirdi genç kız.

Birkaç hafta önce çıkan yangının muskaları yakabileceği, genç kızın aklına gelmişti. Ancak yeni yıl hazırlıklarından dolayı zindanı kontrol edecek vakti bulamamıştı.

Şimdi ise, içeride saklanan en güçlü şeytan, ellerinden kaçmış gibi görünüyordu.

 ‿̩͙‿ ༺ ♰ ༻ ‿̩͙‿

hoşgeldiniz, bu kitaba bir şans verdiğiniz için teşekkür ederim.

ilk defa benimle tanışanlar için, kendimi tanıtmama izin verin!

ben celinedianxia, ya da buradaki adımla yves! çeşitli problemlerden dolayı bir süre bu hesabımda aktif olacağım. tanıştığıma memnun oldum!

bu kitabın yeni bölümleri, ben aksini söyleyene kadar, hafta içi her gün yayınlanacak! şimdiden iyi okumalar dilerim!

sevgilerimle,

yves dianxia, 2023.

 ‿̩͙‿ ༺ ♰ ༻ ‿̩͙‿

a heavenly way to die [adrienette]Where stories live. Discover now