17. Bölüm

10K 740 123
                                    

Bu bölümde texting yok direkt normal yazdım. Fakat kısa çok uzun değil. Bu bölümden sonraki bölüm son texting gibi bir şey olacak. Nedeni ise finale yaklaşacak olmamız.

Her neyse çok konuştum. Sizi bölümle baş başa bırakayım.

İyi okumalaaarrr

——————

Bulutla yaşadığımız buluşmanın üzerinden 2 hafta geçmişti neredeyse. Annesi iyiydi. Hatta bir kaç gün sonra çıkacakmış hastaneden. Kalp kriziymiş nedeni yoğun bakıma alınmasının. Kalp hastasıymış.

2 hafta boyunca havadan sudan konuşup durmuştuk. Kah o beni güldürmüştü, kah ben onu güldürmüştüm. Ve şaşırtıcı bir şekilde 2 haftada asla ilaç konusunu açmamıştım. Sanırım iyi hissediyordum. Derken bugün babam odama geldi. Funda denen kadının doğum günüymüş. Biraz gülmemi ve doğum gününe katılmamı istedi. Kabul ettim bende. Sırf babamı görebilmek ve onunla fazladan zaman geçirebilmek için kabul ettim. Aksi takdirde yüzünü bile göremiyordum onun artık. Benimle konuşmuyordu bile. Bende konuşmuyordum o kadın var diye.

Üstümdeki siyah kısa elbiseye baktım iç çekerek. Bunu vermişti giymem için. Hafif makyaj yapmamı da söylemişti. Yaptım. Saçımı yapmamı istedi ama ben öylece bıraktım. Saçlarım benim için önemliydi. Saçlarım annemin en sevdiği yeriydi bana göre. Sürekli onları tarar. Güzel kokulu bakım malzemeleri alırdı saçlarıma. Koklardı uzun uzun. "Ne güzel kokuyormuş benim canım kızım!" Diye şakıyıp yanağıma öpücük kondururdu sulu sulu. Ben elimle sildiğimde ise. Kaşlarını çatar. "Sen annenden mi iğreniyorsun bakayim!" Derdi. Sonra gülerdi tabii.

Bana bir kere bağırdığını hatırlamıyordum. Bir kere bile el kaldırmamıştı. Saçlarımı şakadan olsa bile çekiştirmemişti.

İçeriden gülüşme ve müzik sesleri geliyordu. Sanırım kadın arkadaşlarını falan çağırmıştı. Ben çağırmak istesem, ki bu sadece bir defa oldu. O da hocanın verdiği projeyi birlikte yapmak içindi.  İzin vermedi. Ödev falan dinlemedi. Kovdu çocuğu. 1 almıştım onun yüzünden.

"Nevra, kızım hadi pasta üflenecek!" Diye seslendi babam içeriden. Baygınca baktım ve kapıyı açtım. Salona geldiğimde epey kalabalık olduğunu gördüm. Süsler falan vardı etrafta. Babam ileride arkadaşlarıyla konuşurken beni gördü ve gel işareti yaptı. Oraya doğru ilerledim sahte bir gülümsemeyle.

Babam elini sırtıma koydu ve beni kendine çekti. "Bu da kızım Nevra." Diyerek tanıttı beni. "Merhaba kızım." Dedi babam yaşında bir adam ve elini uzattı. "Merhaba." Dedim ve elini sıktım.

Sonrasında pasta üflendi. Bende öylece izledim. Kıskandığımdan falan değil. Sadece hiç benim böyle bir doğum günüm olmamıştı o kadar. İnsan ister istemez sahip olamadıklarına üzülüyordu.

En son hediye açma kısmına geldik. Funda kırmızı bir elbise giymişti. Oldukça genç ve güzeldi aslında. Keşke gönlüde güzel olsaymış. Funda elindeki sarı hediye paketini açtığında şaşkınlıkla şakıdı. "Yaaa canım benim. Ne gerek vardı!" Ardınan arkadaşına sarıldı.

En son babam elinde bir hediye paketiyle geldi. Küçük bir paketti. Köşede onları izlerken merakla baktım. Ne almıştı?

Oflayarak yan sehpadan alkolsüz bir kokteyl aldım. Bir yudum alarak yeniden onları izlemeye başladım. Babam saçlarından öptü karısının ve hediye paketini verdi. Funda gülerek açtı paketi. Yüzük kutusu çıktı içinden. Babam "Müziği bir kapatabilir miyiz?!" Diye seslendi. Müziği her kim kontrol ediyorsa müzik kesildi.

"Bu yüzük benim için değerli olduğu için onu değerlime vermek istedim." Funda yüzük kutusunu yavaşça açtı. Yüzüğü görür görmez gözleri ışıldadı. "Bu çok güzel.." dedi gülerek. Yüzüğü kutudan çıkardı ve parmağına taktı. Benimse gözlerim yüzükteydi. Bir yerden tanıdıktı o yüzük.

"Yaaa aşkım çok teşekkür ederim. Bu çok güzel!" Dedi ve gülerek babama sarıldı. Funda babamdan ayrıldığında babam söze başladı. "Rahmetli karımdan kalmaydı. Ama artık senin. Bu aile yadigarını senin layığıyla taşıyacağına inancım tam." Funda gülerken benim içinse sesler bir uğultudan ibaretti.

Ne demek annemindi?

Annemin taktığı ve elinden çıkarmadığı o yüzüğü o kadın mı takıyordu?

Elim ayağım tutmadı. Elimdeki kokteyl yeri boyladı. Çıkan sesle herkesin gözleri bana döndü. Benimse gözlerim o kadının parmağındaki yüzükteydi. Bunu gerçekten yapmış mıydı?

Aile yadigarı falan değildi. Babam o yüzüğü annem için almıştı. Hatırlıyordum. Eski yüzük anneme küçük geldiği için babam yenisini almıştı.

O gün annemin doğum günüydü...

Anılar bir bir zihnime dolarken babamın sesini duydum. "Kızım iyi misin?" İyi miyim?

İyi miydim?

Kafamı iki yana salladım hayal kırıklığıyla. Annemi hadi sevmedi. Ona saygısıda mı yoktu?

Boğazım düğümlendi. Konuşamadım. İçimde huzursuz ve kötü bir his oturdu. Yavaşça Fundaya yürüdüm. Tam karşısına geldiğime elimi uzattım. "Ver o yüzüğü." Dedim sakince. Onda kalmamalıydı. Annem mezarında rahat olmalıydı.

"Anlamadım?" Dedi gülerek. Ellerim titredi. "Annemin o yüzük." Diyebildim. Babam arkadan koluma dokundu. "Kızım.." dedi. "Versin baba. Söyle annemin yüzüğünü versin." Dedim bir kez daha.

"Levent ne oluyor?" Dedi Funda babama bakarak. Babam "Halledeceğim şimdi." Dedi ve kolumdan çekiştirdi. "Hadi kızım, odana git sen.  Yoruldun." İçimdeki sızı büyürken bağıramıyordum bile.

Öylece dikiliyordum herkesin bakışları üzerimizdeyken. "O yüzüğü ver dedim sana." Dedim ve uzanmaya çalıştım. Funda kaşlarını çatarak elini sakladı. "Baban bana verdi yalnız o yüzüğü." Dedi.

"Annemede vermişti!" Dedim bağırarak. "Annemindi o!"

Babam daha sert çekiştirdi. "Kızım rezil ediyorsun insanlara bizi. Hadi git odana." Odama gitmemi ve susmamı istiyordu. Zaten hep yapmıştım ki bunu. "Olalım. Rezil olalım baba! Senin rezilliğin kadar olamaz hiç bir rezillik. Seninki öyle bir rezillik ki midemi bulandırıyor.."

Babam gözlerini kapattı çaresizce. Bense baktım ona hayal kırıklığıyla. Benim babam mıydı karşımda duran? Boğazımda düğümlenen kelimeler yüzünden konuşamadım işte. Birbirine kenetlenen ve titreyen bacaklarım yüzünden gidemedim de. Boşalan elim yüzünden yüzüğüde alamadım. Öylece baktım. Babam gözlerini açıp koluma asıldı. Hızla beni odama götürmeye kalkıştı. İtiraz edemedim. Diyorum ya; Haraket bile edemiyordum...

Odama geldiğimizde hızla yatağa doğru itekledi beni. "Sonra konuşacağız seninle!" Dedi sinirle ve çıktı. Giderkende odamın kapısını kilitlemeyide unutmadı.

Bense hiç bir şey yapmadım. Yatağın yanına çömelip yatağa yaslandım yorgunca. Komidinin üzerindeki çerçeveye kaydı gözüm. Annem bakıyordu gülerek. Bende arkadan ona sarılmıştım. Mutluyduk.

Ağlamadım. Sadece baktım. Öylece baktım işte.  Sorun çözülmüş olacak ki İçeriden tekrardan müzik sesi yükseldi tekrardan. Bir kaç dakika sonrada gülüşme sesleri geldi kulağıma. Gözlerim doldu yavaşça. Ağlamak üzereyken telefonumdan bir mesaj geldi. Yatağımın üzerindeki telefonuma uzandım.

Ondandı...

Bana Öyle Bakma (Yarı texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin