24* who says?

44 8 5
                                    

(selena gomez- who says?)

Esma'nın sesiyle uyandığımda yerimde doğruldum. İçim içime sığmıyor gibi hissediyordum. Resmen, rüyamda Buğra ile evleniyordum. Kendi kendime kahkahalar atmaya başladım. Kalbimdeki heyecan çırpınışı dışarıdan duyulmasaydı iyiydi.

"Deli misin be? Ne gülüyorsun sabah sabah?" diye sordu Esma başımda dikilirken. Yüzüne bakarken "Hiç." dedim. Neye "hiç" dediğimi bile bilmiyordum, onu dinlememiştim.

Yüzümdeki şaşkın lakin bir o kadar da mutlu ifadeyle yataktan yavaşça kalktım. "Bak bak, tipe bak. İyice kafayı yedi bu vallahi." dedi bana bakarken. Kapıdan çıkarken sonunda o da kıpırdadı ve kapıya, yanıma doğru gelirken "Tövbe yarabbim." diye mırıldandı.

Yüz ifadem hiç bozulmadan banyoya girdim. Aynada kendime baktığımda kıkırdadım. Buğra'yla evlenmek... Bu düşünce beni heyecanlandırıyordu, her saniye daha da fazla.  Böyle bir şeyin aklımda dahi olmamasına rağmen rüyama girmesi de neydi? Gerçek olabilir miydi? Belki de evlenirdik, ölmezdim?

Yüzümü yıkadım ve dua ederken banyodan çıktım. Mutfağa girdiğim gibi masaya oturdum. "Günaydın!" dedi annem hevesle. "Günaydın anne." dedim zaten gülümseyen yüzüme daha da büyük bir tebessüm eklerken.

Annem "Bayağı mutlu görünüyorsun? Az önce de gülme sesleri duydum, hayırdır inşallah kızım?" dediği gibi Esma lafına atladı, "Delirdi o, kalktığı gibi garip garip, kendi kendine kahkahalar attı. Kafayı yedi bu kız, bir psikoloğa mı götürsek?" diye sordu.

"Belki güzel bir rüya görmüştür kız, dur hele." dedi annem. Haklıydı. "Evet, güzel bir rüya gördüm." dedim hemen. "Ne gördün kuzen, bu kadar kahkaha atacak?" diye sordu Esma merakla. "Anlatırım anlatırım, kahvaltı yapalım da bir." dedim gülümseyerek. O da gülümsedi.

"Çay içer misin kızım?" diye sordu annem elinde çaydanlığı tutarken. "İçerim tabii." dediğimde bardağımı doldurdu. Çaydanlığı tüpe bırakırken o da masaya oturdu.

Kahvaltımı yaparken rüyam hâlâ aklımda dolaşıyordu. Arada Esma'nın "Bak bak, şapşal." dediğini duymuştum, gülerek. Doymuştum lakin üçüncü çayımı içiyordum. Çayı ailecek seviyorduk.

Anneme laf ediyordum fakat benim de aşağı kalır yanım yoktu. Annem ve babam Karadeniz'lilerdi, Ordu'lu. Evlendikleri gibi İstanbul'a geldikleri için ben burada, İstanbul'da doğmuştum.

Uzun süredir burada yaşadıkları için Karadeniz ağzıyla konuşmazlardı fakat arada konuştuklarını duyardım. Buğra ve ailesi Mersin'lilerdi, onlar da bizim gibi uzun zamandır burada yaşıyorlardı. Esma'nın annesi, babası ve erkek kardeşi de Ordu'dalardı.

Ailemiz çok geniş değildi; Esma'nın, annesi Menekşe teyze ve erkek kardeşi Sarp vardı. Babamın iki tane kız kardeşi vardı, halalarım. Onların birisi Cennet halam, birisi de Ceren halam idi. Evlilerdi fakat henüz çocukları yoktu, ama Cennet halamın hamile olduğunu duymuştum. Anneannem, babaannem, annemin babası olan dedem vardı bir de. Babamın babası kanserden ölmüştü, 2 yıl önce.

Hiç dayım ve amcam yoktu. Bu durum biraz garip geliyordu bana lakin zaten Ordu'daki aile dostlarımıza amca, dayı gibi lakaplar takıyordum. Manevi olarak amca ve dayılarım vardı, bu bana yeterdi.

Aklıma gelmişken sordum, "Anne, Menekşe teyzem nasıl?"

Bir anda sorduğum alakasız soruya biraz şaşırmış olmalıydı lakin hemen sonra gülümseyerek konuştu, "İyi, hastaneye gittiğimiz günün evvelsi günü aradı. Seni sordu, Esma'dan duymuş durumunu." dediğinde Esma'ya baktım, gülümsedi.

elfida/yarı textingWhere stories live. Discover now