3. Bölüm -Kibir-

Start from the beginning
                                    

"Sen ne diyorsun, bir daha söyle bakayım." gözlerimi devirerek sıkıca kapattıktan sonra tekrar açtım. Elimdeki elbisemi sıkarak nefes alıp verdim.

"Diyorum ki giyineceğim dışarıya çıkın." elini bir anda ense kökümdeki saçlara attığında bunu asla yapmaması gerektiğini ona iyice belletmeliydim.

Bileğinden tutup sertçe nefes verdim.

"Anne!" Zelal bağırarak yanımıza geldiğinde onu umursamadan serçe tutuğum bileği geriye çevirerek saçlarımdan kurtardım, acı çektiğini ise iltisinden anlamıştım ve geriye ittirdim.

"Benim yatak odama izinsiz giremezsiniz. Şimdi odamdan çıkın."

"Sen kimsinki, kiminle konuşuğunu sanıyor-" sert konuştuğu lafı elimi kaldırarak sözünü kesip sonlandırdım.

"Ben Suna Ahkanoğlu, Gafurlar aşiretinin varisi olan Aziz Ahkanoğlu'nun eşiyim. Şimdi dışarıya çıkın." kadının yüzüne dik bakışlarımı göndererek laflarını ağzına tıkmanın verdiği özgüvenle yanından geçerek banyoya girdim.

"Çıktığımda sizi odamda görmek istemiyorum." omuzumun üzerinden bakarak konuşmuş ve banyoya geçip kapıyı kapatmıştım. Göğsümü tutarak gözlerimi büyüttüm. Ben az önce ne yapmıştım.

Alt dudağımı ısırıp ne halt yediğimi sorgularken sert kapanan kapı sesiyle ani bir hareketle boynumu içine çektim. Gülerek aynaya döndüğünde karşımdaki yansımama baktım.

"Seni çok yaşatmazlar kızım." vah vah çekerek konuşurken hâlâ yaptığım deliliği düşünerek üzerimi değişmeye başladım. Oldum olası insanlara sesimi çıkarmadan her dediklerine boyun eğerek hayat sürerdim ama dünden beri farklı hissediyordum.

Aklıma az önce uyurken incelediğim adam gelirken dudaklarımı dişlemeyi bıraktım. Galiba ona güvenerek bu kadar yükselmiştim.

Üzerimdeki elbisenin ince hasır kemerinide taktıktan sonra banyo kapısını yavaşça açarak içeriye girdim. Odada olmamaları derin nefes vermemi sağladığında yanımdaki sesle anında yatağa döndüm.

Aziz dudağının kenarının hafif kalkmasıyla gülerek bana bakıyordu. "Gül gül sen, delilerle ben uğraşayım sen gül." yine boğazından ses çıkardığında kısılan gözlerine bakarak bavuluma yaklaştım.

Birde bana gülüyordu.

Onun bakışları üzerimdeyken az önce benim için adrenalin sayılan cesaret patlamasından dolayı bavulumun başına çökmüşken hâlâ bana gülerek bakan adama baktım ve sabır çekerek bende güldüm. Bavuldan tarağımı alarak pencerenin dibindeki koltuğa oturdum.

Saçlarımı boydan boya özenle tararken arada bakışlarım beni izleyen adamı buluyordu. Kendi kendime onunla konuşma ihtiyacı hissettiğimde kalkarak yatağın kenarına oturdum.

Saçlarıma bakıyordu. Başından ucuna kadar süzüyor sonra yüzüme düşen ufak tutamlara bakıyordu.

"Saçlarımı çok seviyorum, annemden bana emanet kalan tek şey sabahları güneş vurunca daha çok seviyorum mesela böyle açık kahverengi mi desem bal rengi mi desem öyle oluyor ya çok güzel oluyor." gözlerimin içine bakarak beni dinlediğinde tekrar dudağını kıvırdı.

"Az önce için özür dilerim, yani seni rahatsız eden bir cümle kurduysam." konuşmak için asıl sadede geldiğimde bunun için kıvrandığımı biliyordum. Ne de olsa annesiydi, üveyde olsa belkide onun için en değerlisiydi ama gözlerini bir kez kıpırtığında kaşlarımı çattım.

"Bu sorun yok demek mi?" soruma anında onaylarcasına gözlerini yukarı aşağı evet şeklinde kımıldattığında bu hoşuma gitmişti.

Bakışmamızı karın guruldaması böldüğünde önce onun karnına baktım ama tatlı sancıyla sesin benden geldiğini anlamıştım. Kendi kendime burnumu kırıştırıp şımarıkça gülümsediğimde, gözlerindeki garip bir bakışla bana baktı.

BERDELWhere stories live. Discover now