30

1.2K 200 76
                                    

"Seni yememek için çok zor duruyorum şu an." sevinç ve heyecanla karışık konuştuğunda Soobin güldü ve yanağını sıktı. "Mısırları devirmemeye dikkat et." Yeonjun kafasını sallayıp Soobin'in yanında yürümeye başladı. Çimenler renkli renkli piknik örtüleriyle çevrelenmişti ve koca bir kalabalık vardı. Herkes birbiriyle konuştuğundan çok fazla uğultu vardı ancak buna rağmen Yeonjun'un kulağı Soobin'deydi.

Soobin Yeonjun'a sürpriz yapmak istemiş ve onu günler önce haberini aldığı açık hava sinemasına getirmişti. Yeonjun'un sevineceğini düşünmüştü ama bu kadar olacağını tahmin etmemişti. Öyle ki Yeonjun'un yüzündeki koca gülümseme geldiklerinden beri silinmemişti ve şu an bile etrafına neşeyle bakıyordu. "Bu kadar insanın Buz Devri izlemeye gelmesi dünyanın en tatlı şeyi şu an." dedi bir yandan önüne bakıp bir yandan da etrafını kontrol ederken. Soobin ise gülerek ona bakıyordu.

"Bizim piknik örtümüz hangi renk?" heyecanla Soobin'e döndü. "Sarı." gülümsemesi genişledi. "Sepetin içinde başka ne var?" ardı arkası kesilmeyecek kadar çok soru sormak istiyordu. "Çilek ve kiraz da aldım." diye yanıtladı Soobin Yeonjun'dan gelen soruyu. Bu sırada boştaki eliyle Yeonjun'u belinden tutup oturacakları yere doğru yönlendirdi. İnsanlarla aralarında az mesafe de olsa oturmak için daha sakin bir yer tercih etti ve Yeonjun'a beklemesini söyleyerek sepetinden çıkardığı örtüyü yere serdi. "Ekrana aşırı yakınız burayı nasıl olmuş da kapmamışlar." Yeonjun kendi kendine merakla bir şeyler sorarken Soobin güldü ve Yeonjun'un elindeki mısırı alıp oturması için bekledi. "Dikkat et arkada ağaç var otururken kafanı çarpma." bu sırada küçük uyarılarda da bulunuyordu.

Soobin'e daha önce hiç söylememiş olsa da Yeonjun'un Soobin'de en sevdiği şeylerden biri de dikkatli oluşuydu. Değer verdiği kişilere karşı çok dikkatliydi. Dikkatlice örtünün üzerine yerleşti ve bağdaş kurarak oturduktan sonra kollarını havaya kaldırdı. "Mısırımı ver hırsız." gülerek konuştuğunda Soobin de güldü ve mısır dolu kovayı Yeonjun'a uzattıktan sonra eğilip kendisini örtünün üzerine attı. Havanın hafif serin oluşu ortamı daha da güzel yapıyordu. Ay ışığı gölün üzerine düşüyordu ve manzaradan gözlerini çekemedi. Manzaranın güzelliği yetmiyormuş gibi hafif hafif esen rüzgar da yüzüne vurdukça rahatladığını hissediyordu.

Dünyanın en güzel yerinde gibi hissediyordu ve yanında dünyanın en güzel insanı vardı. Yüzüne yerleşen tebessümden habersiz Yeonjun'u izlemeye başladı. Onu izlemeye kalabalığın sesini bile duyamayacak kadar çok daldığından Yeonjun'un bir şeyler söylediğini de duyamıyordu. Yalnızca ona ve parıldayan gözlerine bakıyordu. Arada gülümsediğinden yanakları daha da tatlı gözüküyordu. Kalbi hızlandı. "Soobin?" aniden dürtülünce afalladı ve şaşkınlıkla "Ne? Efendim?" diye sordu. "Beni dinlemiyor musun?" Yeonjun kızmış gibi gözükmeye çalışsa da beceremeyip güldü. "Üzgünüm dalmışım. Ne diyordun?" diyebildi yalnızca.

"Keşke Sua da burada olsaydı diyordum."
"O varken de geliriz."
"Ama yine yapmazlar ki böyle bir etkinlik." Yeonjun dudaklarını büzdüğünde Soobin uzanıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu ve geri çekildi. "Ben hallederim." Soobin'in kendinden emin tavrına hayranlıkla bakarken kalabalığın sesi kesildi ve Yeonjun merakla ekrana döndü. Film başlıyordu bu yüzden herkes apar topar yerine geçmiş ve sessizleşmişti.

"İleride biz de çocuk yaparsak ismini şeftali koyalım." dedi bir anda Soobin'e doğru bakarak konuşurken. Soobin güldü. "Sua ve Şeftali." Soobin'in isim sayması komik geldiğinden kendini tutamayıp bir anda güldü. "Yan yana aşırı komik duruyorlar." dedi gülmeye devam ederken. Yan taraflardaki insanların bakışlarını yakaladığında gülmeyi bırakıp ağzına görünmez bir fermuar çekiyormuş gibi yaptı ve sırtını Soobin'in göğsüne yaslayıp filmi izlemeye başladı. Arada yanlarına bıraktığı kocadan mısır alıp yiyor, o yemezse Soobin alıp yediriyordu.

clementine • yeonbinDonde viven las historias. Descúbrelo ahora