4

1.3K 205 41
                                    

inan bilmiyorum

taehyun: BEOMGYU NIYE CIGLIK ATIP DURUYOSUN
iceride adama dövme yapıyorum
bu salak cıglık atıyo öbür odadan amk

soobin: suayla görüntülü konusuyo
bagırma diyorum ama dinletemiyorum
kafasına gecircem simdi elime gecen ilk seyi

jungsu: suanın bu saatte evde ne isi var
gitmemis mi okula

soobin: hasta olmus
annesine de babamı ara diye tutturmus
benimle konustu baktı yanımda beomgyu gerizekalısı var
sattı direkt beni
bu cocuk benim boynumu kopardı resmen artık

jungsu: SICICAM KRALICE

taehyun: suanın sana taptıgını bilmesem düsman oldugunuzu sanıcam da. hadi yine sanslısın

soobin: kaosu kontrol altına aldım taehyun devam et sen isine canım

taehyun: isim bitsin gelicem yanınıza

soobin: tamamdır

**

"Baba!" tiz ses birden yükselince yüzünü buruşturup Beomgyu'nun elindeki telefona döndü. "Efendim kızım?"
"Baba ben geldiğimde dondurma alıcak mısın bana?" Sua burnunı peçeteye silerken Soobin önündeki kağıtlara bir şeyler karalayıp ekrana geri döndü. "Hasta olmuşsun ama bebeğim."
"İyileşirim ben dondurma istiyorum."
"Dondurma falan yiyemezsin Sua." Sua'nın arkasından duyulan sesle Beomgyu'nun bakışları Soobin'i buldu.

"Selam Minjee." Soobin'in selamının ardından Minjee gülerek selam verirken Beomgyu gülüşünü taklit etmek istedi ancak Soobin bunu tahmin edermiş gibi masanın altından bacağına vurup uyardı. "Baba annem saçını boyadı güzel olmuş değil mi?" Sua heyecanla annesinin saçını gösterirken Soobin gülümsedi. "Çok güzel olmuş." uzun karamel kahvesi saçları gerçekten güzel görünüyordu.

"Sana da selam Beomgyu." Minjee imayla Beomgyu'ya selam verirken, Beomgyu yüzünü buruşturup "Selam canım." diyerek karşılık verdi. "Çalışmıyor musunuz?"
"Bugün Taehyun insan boyuyor anne. Babam boyamıyormuş bugün."

Minjee kafasını salladı. Bu sırada Soobin'e bakıyordu. "Biz artık kapatsak iyi olacak Soobin." Sua telefonu kapatmak istemediği için mızmızlanmaya başladığında Soobin kafasını salladı. "Sua anneyi üzmek yok tamam mı? Ben yine arayacağım seni."
"Baba."
"Efendim kızım?"
"Dondurma alacak mısın?"

Telefonu kapatmamak için uğraştığı her halinden belliydi. "Alacağım."
"Seni çoooook seviyorum." yüzünü ekrana yaklaştırıp öpücük verdiğinde Soobin de gülümseyerek Sua gibi ekrana yaklaştı ve o da öpücük atıp geri çekildi. "Beomgyu görüşürüzzz."
"Görüşürüz fıstık."

Birbirlerine el salladıktan sonra telefon kapandı ve Beomgyu elini kalbine yerleştirip bayılır gibi yaptı. "Bu çocuğu çok seviyorum."
"Fark ediyoruz onu."
"Minjee gelince telefonu duvara fırlatacaktım ama çok pahalı yenisini alamam diye yapamadım."

Boşluğuna geldiği için kahkaha atarken Beomgyu'nun omzuna vurdu. "Senin yüzünden bir gün sağlam azar yiyeceğiz."
"Aman çok da umrumda Minjee'nin bizi azarlaması."

Beomgyu'nun Minjee'yi sevmediğini adı gibi biliyordu. Minjee de onu sevmezdi ve aralarındaki negatifliği rahatlıkla herkes görebilirdi. "Atışmaya son verin artık kaç yıl oldu." Beomgyu inatla omuz silkti. "Sevmeyeceğim işte."
"İnatçı keçi."
"Gidip kahve alsana."

Ani konu değişimi nedeniyle şaşkınlıkla Beomgyu'ya baktı. "Sen niye almıyorsun?"
"Oje sürdüm onlar kurumadan gidemem."
"Bahaneye bak."
"Hadi ya lütfen."
"İyi tamam gidiyorum, Taehyun'a da alacağım söyle ona."
"Şu köşede yeni açılan kafeye git orası güzel diyorlar."
"Tamamdır."

Ceketini alıp Beomgyu'ya bakmadan elini salladı ve odadan çıktı. Sua'yı gördüğü için enerjik hissediyordu. Elini cebine attı ve dükkanından çıkıp kaldırımda ilerlemeye başladı. Caddenin sonunda kalan yeni açılmış dükkanı görebiliyordu. Etrafında bir sürü insan vardı ve dükkanın camına yapıştırılmış beyaz balonları seçebiliyordu.

Adımları hızlanırken, bir dakikaya kalmadan dükkana ulaştı ve kalabalığı ittirerek içeri girdi. İtildiği için homurdanan insanları duyabiliyordu. "Jooyeon bardaklar nerede?" içeri girer girmez içerideki curcunanın dışarıdan daha beter olduğunu fark etse de kaçmak yerine  kasaya ilerledi. "Ne bileyim ben nerede?"

Kasadaki siyahlı pembeli saçları olan çocuk mutfaktan gelen bağırmaları cevaplarken Soobin'i görünce gülümsedi. "Merhaba hoşgeldiniz." Soobin de gülümserken, mutfaktan çıkıp hızla kasadaki çocuğun arkasından geçen kişiyle gözleri kocaman açıldı. "Yeonjun?" adını duyar duymaz Yeonjun'un adımları durdu ve şaşkınlıkla arkasına dönüp kocaman açılmış gözleriyle Soobin'e baktı. "Soobin?"
"Ne işin var burada?"
"Senin ne işin var burada?"

Adının Jooyeon olduğunu öğrendiği çocuk bir Yeonjun'a bir de Soobin'e baktı ve yüzüne imalı bir gülümseme yayıldı. "Yunjin beni çağırıyor ben mutfağa geçeyim. Yeonjun kasa sende." Yeonjun'un cevabını beklemeden koşar adımlarla mutfağa girerken, Yeonjun hala şaşkınlığını koruyarak kasaya geçti. "Kahve almaya gelmiştim."
"Kafenin sahibi eski müşterisi çıkınca nasıl da y-" ani farkındalıkla söylemek üzere olduğu şeyi fark edip sustu ve gülümsedi. "Hoşgeldiniz siparişiniz neydi?"

Soobin'i izlemeye daldığından, söylediklerini robotmuşçasına yazdı ve gözlerini bir kez bile üstünden çekmedi. Soobin hoş biriydi. Saçları siyahtı ve yumuşak görünüyordu. Boynunda ve kolunda dövmesi vardı ancak göremediği yerlerde de dövmeleri olduğundan emindi. Giyimi güzeldi ve her ne kullanıyorsa parfümü insanda bağımlılık yaratıyordu. Manyak gibi havayı koklamak istese de hiçbir şey yapmamaya çalışarak kahveleri hazırlaması için Jooyeon'a seslendi.

"Dükkanının burada olduğunu tamamen unutmuşum." dedi şaşkınlıkla. Beklemesi için Soobin'i rastgele bir masaya oturttu ve kendisi de karşısına yerleşti. Bu sırada haberleri olmasa da Jooyeon'un bakışları üzerlerindeydi.

"Bugün kızın yok mu?" dedi merakla. Soobin kafasını iki yana salladı. "Annesiyle birlikte."
"Çok şirin birine benziyordu. Biraz da sana benziyor aynı tavşan gibi."

Soobin gülmeye başladığında Yeonjun büyülenmiş gibi gülüşünü izledi. "Tavşan mı?" gülerek kafasını salladı.
"Daha önce sana tavşana benzediğini söyleyen olmadı mı hiç?"
"Hayır sen ilksin."
"Her şeyin bir ilki vardır işte."

Soobin'in parıldayan gözlerinden çekemedi gözlerini. İlk günden daha farklı hissediyordu. Belki de bugün ilk kez bu kadar çok konuştukları içindi. Konuşma hiç bitmesin istedi.

"Evlilik zor değil mi ya?" dedi asıl amacının belli olmamasını umarak. Soobin yeniden güldü. "Zor." Yeonjun'un yüzü düştü. Evli olduğu tescillenmişti. Gerginlikle elleriyle oynamaya başladığı sırada Soobin yeniden konuştu. "O yüzden beceremedim herhalde." ellerine inen bakışları Soobin'i bulur bulmaz gözleri parladı. "Nasıl yani evli değil misin?" Soobin kafasını iki yana sallayarak reddetti.

"Kahveler hazır." Soobin yerinden kalktı ve kasaya geçti. Yeonjun da hemen arkasından onu takip ediyordu. "Bu seferlik bizden olsun. Bir sonrakinde ödersin." dedi gülerek. "Bir sonraki olacağına eminsin yani?"
"Bence olmalı."

Kahve paketini Soobin'in eline tutuşturdu ve kısacık bir an da olsa ellerinin birbirine değmesi yüzünden bayılacağını sandı. "Görüşürüz o zaman?" gülümsedi. "Görüşürüz."

Soobin Jooyeon'a başıyla selam verdikten sonra paketi taşımaya dikkat ederek dükkandan ayrıldı ve o çıkar çıkmaz Yeonjun tepinmeye başladı. "Tepinme gerizekalı bardakları kıracaksın!"











__________

niye bilmiyorum ama bu fice yeni bölüm yazmak asırı eglenceli geliyo simdiden baglandım gibi oldu 🥺

clementine • yeonbinWhere stories live. Discover now