Bok Çukuru

5 0 0
                                    

TAKEO

Dün çok yorucu geçtiği için hepimiz akşam uyuya kalmıştık. Shizu ve Lev sağ olsun bize aynı yerleri otuz kere temizlettikleri için akşam ne kadar iyi uyumuş olsam dahi her tarafım ağrıyordu. Resmen ayağa kalkacak halim bile yoktu. Yan tarafıma döndüm, Nagisa'yla yüz yüzeydik. O an biraz utandım ama bu duyguyu hemen bir kenara attım, daha sabahın körüydü bir de böyle saçma sapan duygularla uğraşacak enerjim yoktu. 

Nagisa'nın koluna ufak bir yumruk atmak istedim ama sanırım istediğimden daha sert olmuştu, Nagisa bir anda bağırınca yerimden sıçradım.

Nagisa: AAaaaaa! Takeo niye vurdun koluma oğlum ödüm koptu, böyle uyandırılır mı insan?!

Onun bu tepkisini görünce çok komik geldi gülmeye başladım.

Nagisa: Yarın ben de seni böyle uyandırmazsam adam değilim.

Takeo: Haha, benden önce uyanırsan belki uyandırabilirsin.

Nagisa da gülmeye başladı. Gülüşü gerçekten güzeldi, sadece gülüşü de değil o her şeyiyle güzeldi. Tam olarak adını koyamadığım o turuncuya çalan saçları, yüzüne tam oturan çilleri, o küçük burnu, dolgun pembe dudakları, bembeyaz dişleri... Sanırım ben yanmıştım, hem de cayır cayır yanmıştım. Evet Nagisadan uzun süredir hoşlanıyordum ama bunu onun öğrenmemesi lazımdı çünkü Nagisa heteroseksüel ve o nedenle benden hoşlanamaz ve hoşlanmadığı için de öğrendiğinde yanımda bulunmaktan rahatsız olur ve arkadaşlığımız biterdi. Böyle bir şeyin olmasını istemediğim için elimden geldiğince bu duyguları yok sayıyordum ama odamızdaki yatak çift kişilik olunca bu biraz zor oluyordu! 

Nagisa: Takeo, ben çok acıktım bana yemek yapsana. Her tarafım ağrıyor...

Takeo: Dün sen temizlik yaparken ben armut topladım sanki. Yapamam kalk sen yap.

Nagisa: Tamam aç kaldık o zaman, biraz daha yatalım ondan sonra yeriz.

Onaylar biçimde kafamı salladım ve ters tarafa dönüp telefonumu elime aldım. Tekrardan işe yarayıp yaramadığını kontrol ettim, hiçbir işe yaramıyordu. Sırayla polisi, ailem olarak gördüğüm ve Lev'le bana bunca yıl boyunca göz kulak olan Shizu'nun annesi ve babasını ve tanıdığım diğer insanları aradım. Kimi ararsam arayayım "aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor" diyordu. Biraz üzülmekle beraber 'çok şükür en azından telefonun saati çalışıyor' diye düşündüm. Saat 7.30 tu.

Yatakta tekrardan ters döndüm, Nagisa'nın sırtı bana dönüktü o yüzden korktuğum gibi yüz yüze gelmedik. Hava gerçekten çok sıcaktı ve çok terliyordum, kalkıp bir şeyler yemeye karar verdim. yataktan kalktım ve odamızın içinde bulunan ebeveyn banyosuna girip ihtiyaçlarımı giderip elimi yüzümü yıkadım ve tişörtüme sildim, bu beni ferahlatmıştı. Odadan çıkıp aşağı kata inen merdivene doğru yürürken diğer odaların kapalı olan kapılarına baktım, daha uyanmamış olmalılardı.

Merdivenden ses çıkartmamaya dikkat ederek indim ve salona geldim. Soluma baktığımda beni bir çello ve piyano karşıladı ve aynı zamanda duvarda asılı olan viyola ve keman. Sağımda ise iki tane gitar vardı. Gerçekten güzel dekore edilmiş bir evdi. Mutfağa doğru yürümeye başladım ve bu koca evi sadece bir kaç saatte nasıl temizlediğimizi düşünüp hayret ettim. mutfağa girdim, karnımın guruldadığını hissettim ve o anda tezgahın başında ekmeğinin arasına peynir koymaya çalışan Sakura'yı gördüm. Bir kaç gün önce yaşadığı şeyi düşünürsek şuanda iyi durumdaydı, hele de düne göre. Onun iyi olduğuna sevindim ve "günaydın" dedim.

Sakura: Günaydın.

Takeo: Başka birileri de kalktı mı haberin var mı?

Sakura: Bildiğim kadarıyla kimse kalkmadı ama 15 dk ya falan kalkar birileri.

Naabot mo na ang dulo ng mga na-publish na parte.

⏰ Huling update: Dec 23, 2023 ⏰

Idagdag ang kuwentong ito sa iyong Library para ma-notify tungkol sa mga bagong parte!

Siblings Without BloodlineTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon