Aycan'ın ailesi Almanya'da yaşıyordu. Sanırsam teyze çocuklarıydılar Deniz'le de. Deniz de bir seferinde dayılarıyla aynı aile apartmanında oturduklarından bahsetmişti. Sanırsam akraba bağları güçlüydü. Tabii dışarıdan bakarak karar verilecek bir şey değil bu bence.

Makarnayı yapan güler yüzlüm teyzeye makarnasının çok güzel olduğunu söyleyerek teşekkür ettikten sonra ödemeyi yaparak mekandan çıktım. Bir saat Aycan gelene kadar ne yapabilirdim acaba?

Kampüsün çarşısına bir göz attım. Makarnacının yanındaki takıcı gözüme çarptı. Evet, takı bakabilirdim.

Takıcıya girdiğimde kasada duran kıza gülümseyerek küpelerin olduğu bölüme ilerledim. Yine burası da kalabalık değildi. Sakin sakin küpelere baktıktan sonra kolyelere yöneldim. Gözüme çarpan, dikkatimi çeken bir şey bulamadım almak için açıkçası. Bileklik takmayı pek sevmezdim ama onlara da bakayım dedim. Miskin bir halde bileklikleri incelerken gözüme mavi renk bir bileklik takıldı. Asansör erkek bilekliklerine benziyordu. Diğer renkleri de vardı ama benim dikkatimi bu renk çekti.

Gülümseyerek hevesle bilekliği elime aldım. Çok dikkat çeken bir bileklik değildi ama hoşuma gitmişti. Bu bilekliği Deniz'e alsam takar mıydı acaba? Bileklik takmaktan hoşlanmıyordu belki, bilemiyordum. Ama yine de aldım. Deniz beğenmezse beğenmezdi, napayım? İçimde kalmasın diye düşündüm.

Aynı renklerde kendime de almak istedim bir tane. Arayıp taradıktan sonra bir tanesinde karar kıldım. İnce zincirli, zincirlerin aralarından koyu mavi renkteki boncuklarla bezenmiş bir bilekliği beğendim. Deniz'in göz rengi aklıma geldi. Saçmalama Mavi, adamın gözleri koyu mavi diye... Alıyordum bilekliği...

Kasaya giderek bileklilerin ödemesini yaptım. Kasadaki kız hevesli halime göz ucuyla bakarak hediye paketi yapmamı ister misiniz? diye sordu. Ah, aklıma gelmemişti bu. Başımı aşağı yukarı sallayarak "Çok güzel olur!" dedim. Kıza hatırlattığı için teşekkür edercesine bir bakış attım.

"Sanırım sevgilinize aldınız?" diye sordu.

Duraksadım. Gözlerim hafiften büyüdü. Sevgili? Kızla göz göze geldik. Şimdi uzun uzun açıklama mı yapsaydım ki? Yok sevgili değiliz aslında ama ona yakın bir şeyiz. Tanıma aşamasındayız falan gibisinden. Ne yapsaydım, ne yapsaydım?

Başımı hafifçe salladım.

Kızın gülümsemesi genişledi.

"İsterseniz çift bilekliklerimiz, çift saatlerimiz de mevcut." dedi arka taraflardaki bir rafı işaret ederek.

Yok ya! O kadar da değil yani... Tamam böyle özel şeyleri severim de ben, çift tsihortüymüş, saatiymiş, çorabıymış falan... Pek benlik değil.

Kıza nazikçe gülümseyip, "Belki sonra." gibisinden bir şey söyledim. Biraz 'Biz sizi sonra arayacağız.' gibi oldu ama direkt yok demeyi de pek beceremiyordum ben.

Deniz'in bilekliğini hediye paketine koydurtmuştum. Bir de not mu yazsaydım? Eve gidince bunu bir düşüneyim. Kendi daha koyu renklerle bezenmiş mavi bilekliğimi bileğimi takarak sırıttım.

Deniz hediyemi görünce ne tepki verecekti acaba? O bana tatlı almayı, waffle ısmarlamayı biliyordu. Başımı Deniz'in o hallerini düşünerek iki yana salladım sen yok musun sen, dercesine. Ben de onu şaşırtayım birazcık bari...

Aycan geldiğini söylediğinde depar atarak sözleştiğimiz kafeye doğru ilerlemeye başladım. O kadar zamanı takıcıda mı geçirmiştim yahu! Makarnacıda bile o kadar kalmadım. Neyse, hızlı olmalıyım, kız beni beklemesin. Sonuçta ileride Aycan'ın referansına ihtiyacım olabilir, sırıttım bu düşünceyle. Of, böyle düşündüm diye de çıkarcı gibi görünmek istemem ya. Ben Aycan'ı seviyorum, Deniz'den önce de onunla iyi anlaşıyordum yani...

MAVİ DENİZWhere stories live. Discover now