39. Bölüm

32.1K 1.7K 89
                                    

Bu bölüm de Deniz'imizin ağzından.
İyi okumalar dilerim.

39. BÖLÜM

Deniz

İçim sıkılıyordu. Nöbetten gelmiştim ve yorgundum. Uyumam lazımdı fakat uyuyamıyordum. Uykum yok muydu? Tabii ki de vardı. Hatta gözlerim kapanıyordu neredeyse ama yatağa girip gözlerimi kapatınca gözlerimin önüne bir çift mavi göz geliyordu ve ben kendimi gülümserken buluyordum.

Yirmi altı yaşında bir adamdım. Yirmi yedi olmama birkaç ay kalmıştı hatta. Bu yaştan sonra böyle hissedebileceğimi hiç tahmin etmezdim.

Çocukluğum babamın hastalığından dolayı hep dik durmaya çalışarak, anneme, babama, kız kardeşime destek olmaya çalışarak geçti. Küçük yaşta babamı kaybettik ve sonra ben farklı bir kişiliğe bürünmesem de değiştim.

Sorumluluğum arttı. Daha çok çalıştım. Derslerde de evde de daha ağır başlı, işinde gücünde olan bir insan olmalıydım. Eğlenmeye pek düşkün olmadım o yüzden. Arkadaşlarım çoğu zaman beni bir yerlere götürmeye, eğlenmeye davet ederdi. Fakat ben okuldan çıktıktan sonra bir yerlerde çalışmalı, okul haçlığımı çıkartmalıydım. Sonra eve gitmeli ve derslerime odaklanmalıydım.

Pek kız arkadaşım olmadı. Sadece üniversitede kısa süreli bir ilişkim oldu. Fakat sonra anlaşamayacağımızı anladığımızda bu ilişkiye son vermiştik. Kızın adı Pelin'di. Zengin bir ailenin kızıydı. Aynı sınıftaydık o zamanlar, o da tıp okuyordu. Mezun olduktan sonra ondan hiç haber almadım. Zaten ayrılırken öyle kötü de ayrılmamıştık, saygı çerçevesinde, arkadaş kalarak ayrılmıştık.

Neyse şimdi konumuz çok farklıydı.

Ben, yıllardır böyle hislerden öylesine uzaktım ki, işte yirmi altı yaşıma geldiğimde, bu hisler beni afallatmıştı.

Mavi'den hoşlanıyordum.

Bunu artık kendime itiraf etmem gerekiyordu, tabii aramızda kalsın Serco bir süre daha öğrenmese olurdu.

Bana bugün geleceğini söylemişti ama ne kadar ağzını arasam da uçağının saat kaçta olduğunu öğrenememiştim.

Yatağımdan kalkarak gözlerimi ovaladım.

Acaba gelmiş miydi?

Mesaj atsam çok absürt olur muydu?

Dayanamadım ve mesaj attım.

"Uçağın saat kaçta? Belki de çoktan geldin?" yazıp düşünen kafa işareti koydum. Bu halime gülsem de yapabileceğim bir şey yoku. Mavi'nin neşesi ve çocuksu halleri bana da geçmişti sanki. Gözlerini kırpıştırışı, utandığında yanaklarının kızarması, kızdığında ve ağız dolusu gülmek istediğinde fakat bunu saklamak istediğinde yanaklarını ısırışı ve bana göz ucuyla bakışı...

Dağınık saçlarımı karıştırarak iyice dağıttım. Tıraş olmam gerekiyordu, saçlarım epey uzamıştı. Bunu aklımın bir köşesine yazıp lavaboya gittim. Aynada kendime baktım uzun uzun.

"Hey sen! Doktor Deniz Can Eren!" İşaret parmağımla kendimi gösterdim. Aynadaki yansımama sinirli bir bakış attım. "Kendine gel oğlum! Nasıl salarsın kendini böyle?!"

Kendi kendime konuşmamın ruh sağlığımın ne kadar bozuk olabileceğine dair bir işaret olup olmadığını düşündüm. "Yok ya!" dedim iyice düşündükten sonra. "Daha delirmedim herhalde..."

Bunu nasıl bileceksem.

Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçalayarak aynanın önünde biraz oyalandım. Canan'ın önerileriyle aldığım cilt bakım ürünlerini uzun süredir kullanmadığım aklıma gelince elim onlara gitti, yüz yıkama jeli ve nemlendirici kremden oluşuyordu bu ürünler bu arada.

MAVİ DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin