twenty one

2.4K 295 196
                                    

Medya: Taylor swift- Would've, Could've, Should've

!!!

"Evet, bu gece kadehlerimizi Kim Do-yun için kaldırıyoruz." Çığlıklar ve gülüşmeler.

Kalabalık bir ortamdı, adeta bir parti gibiydi ama sadece bir kutlama yemeğiydi. Yine de çoktan kendinden geçen bazı kişiler, ortamın loş müziğine aldırmadan bedenlerini uygunsuzca kıvrandırıyorlardı uyumsuz müziğin ritmiyle.

Tüm bunlar olurken, Kim Taehyung yarım bir gülümseme ile insanları izliyor ve bu küçük çaplı eğlencenin tadını çıkarıyordu. Herkes beyaz şarap dolu kadehleri kaldırdı ve tokuşturdu. O sırada aralarına yeni katılan, çok sık görüp tanımadığı biri "Keşke o da burada olsaydı." Diye mırıldanmıştı.

Taehyung yutkundu, sessiz kaldı.

"Bu yapımın gözdesi o, evet."

"Burada olmalıydı."

Evet, taehyung da bunu çok istiyordu, hepsinden çok istiyordu hatta ama birbirine uymayıp duran işleri buna asla izin vermiyordu. İkiside beraber olacağı zamanlar dışında birbirlerinden bir haberlerdi neredeyse. Kim Taehyung bundan hiç haz etmiyordu, onunda etmediğini biliyordu. Sürekli telefondan konuşmak kimin hoşuna giderdi ki?

İçkisini yudumladı. Özlediği kişiye benzeyen do-yun'a baktı. "İyi iş çıkardın."

"Teşekkürler."

Ve gece böylece, onsuz devam etmiş, eh nihayetinde de sonlanmıştı.

***

Uyanalı yarım saati çoktan arkamda bırakmıştım. Duş alıp, iyice ayılıp, düne nazaran biraz daha enerjik olduğumda da saat çoktan 10 buçuk olmuştu. Namjoon'u çağırma fikrim hala daha aklımın en orta köşesinde net bir şekilde yanıp dururken, ilk yapmam gereken şey tabii ki buzdolabına bakmaktı.

Sonuçta o kadar bok gibi bir beslenme düzenim vardı ki evde ne var ne yok bilmiyordum. Yeteri kadar kahvaltılık var mıydı mesela? Ya da kahvaltılık neydi ki?

Hiçbir zaman kahvaltıcı bir insan olmadığımdan bunları bilmiyordum. Benim uyanınca ne yediğim önemli değildi, cipsle bile başlayabilirdim güne. Bu dondurma bile olabilirdi, her şey olabilirdi ama biliyordum ki Kim Namjoon böyle biri değildi, o benim tam zıttımdı. Sağlıklı beslenirdi ve bunun ilk kuralı olan kahvaltıyı atlamazdı.

Ona bana gelmesine dair bir çağrıda bulunmamıştım. Kendi kendime kurup, hazırlıyordum şu an bu planı. Belki evde değildi belki çoktan yemişti, bilmiyorum ama haberi yoktu işte. Gelirdi diye umuyordum yine de.

"Off," Gerilip, tüm belimi çıtlatarak rahatlarken, buzdolabını açıp dolu olmasıyla biraz şaşırsamda rahatlamış ve mutlu olmuştum. Bunun için markete gitmeme gerek yoktu, o kadar rahatlatmıştı ki bu beni, güldüm. Bir kaç şeyi çıkarıp son kullanma tarihlerine bakarken ise duraksamıştım.

Pekala,kore de uzun zamandır yaşamıyor olabilirdim ama kahvaltı kültürlerinin farklı olduğunu biliyordum. Namjoon hangisine uyuyordu? Mesela kahve içiyordu sabahları, evet ama ramen mi yiyordu? Omlet tarzı şeyler mi?

İşte bu noktada telefonuma uzanmak ve ona mesaj atmak zorunda kalmıştım. Yoksa bu ikilemde kendimi kaybedip, iyice zaman harcayacaktım. Hem gelip gelmeyeceği kesinleşirdi.

Mr. perfectly fine ✓Where stories live. Discover now