2.10: Yaralı ve Yalnız

368 50 45
                                    

Bölüme başlamadan önce oy sınırımız için yıldıza tıklamayı unutmayın. :)

***

10.BÖLÜM

"Yaralı ve Yalnız"

Yeşilin her tonunu barındıran ormanın içerisinde, Vesix'e doğru gittiğini düşündüğümüz patika yolu takip ediyorduk. Hava kararmaya yüz tutmuştu ve serin rüzgâr şiddetini arttırmaya başlamıştı. Mete ile çıktığımız uzun yürüyüşleri anımsadığımda ettiğimiz hoş sohbetler içimde bir yalnızlık yarattı. Zira şimdi hiçbirimiz, gündelik konulardan bahsedebilecek gibi değildi. Bu da bizi rahatsız edici bir sessizliğe mahkûm ediyordu.

"Sulite'ler," dedi, Jayce, uzun bir zaman sonra ilk konuşan o oldu. "Bana hayatın neresinde olduğumuzu sorgulattı."

"Neresinde mi?" diye sordum.

Gözleri toprak zeminde huzursuzca kıpırdıyordu. "Farklı evrenler, yaratıklar ve Tanrı. İnandığım onca şeye öyle zıt ki."

Derin bir iç çektim. "Yalnız değilsin," dedim, hafif kederli bir sesle. "Yüzüğü parmağıma taktığımdan beri sorgulamadığım tek bir şey bile olmadı."

"Phersa'yı hiç düşündünüz mü?" diye sordu bu seferde, Jayce. "Neden her şeyi yaratıp sonra da terk etti? Niçin düzeni sağlama görevi bizlere verildi? Tanrı'nın buna yetecek gücü yok mu?"

"Belki de Tanrı sandığımız kadar iyi yürekli değildir," dedi, Afel.

Jayce'in kaşları çatıldı. "İkinci bir dilek hakkım olsaydı onunla yüzleşmeyi isterdim," dedi dişlerinin arasından.

Afel, başını çevirip yanında yürüyen Jayce'e baktı. "Tanrı'yla yüz yüze gelirsen kaybeden sen olursun."

"Eğer kaybetmekten korktuğum tek şey hayattan yitip giderse, o zaman korkmak için hiçbir sebebim kalmaz."

Holly; parıldayan yeşil gözleri, her zaman dağınık olan turuncu saçları ve kendine has kıyafetleri içinde zihnimde canlandı. Samimi gülümsemesinin sakladığı keskin bakışlarıyla doğrudan bana bakıyordu. Jayce onu kurtaracağına inanıyordu fakat Holly, yüzüğün ona gösterdiği şeylere asla inanmamıştı. Holly'nin haksız çıkmasını öyle çok istiyordum ki...

Düşüncelerimle bulanıklaşan zihnim, etrafımda olup bitene karşı beni savunmasız bıraktı. Birkaç saniye süren dalgınlığım, doğrudan üzerimize gelen tehlikeyi görünmez kıldı. Çalıların arasından fırlayan devasa yaratık doğrudan üzerime atılırken yalnızca çığlık atabilecek kadar zamanım olmuştu. Sonrasında bacağımda hissettiğim dayanılmaz acı feryat etmeme neden oldu.

Olduğum yere yığıldığımda tek yapabildiğim bacağımı sıkmak ve içimi yakan acıyı oradan söküp atabilmek için dua etmekti. Üstelik birkaç dakika önce dua edeceğim Tanrı'nın umursamazlığı konuşulmuştu.

Afel, tıpkı geldiği gibi aniden yok olan yaratığın ardından bakarken Jayce, yere çökmüştü. Afel, kısa bir süre ormana bakıp, başka bir saldırının gelmeyeceğine emin olurken, Jayce sürünerek yanıma geldi. "Aman Tanrım!"

Yanına oturan Afel, hiç beklemeden bacağımdaki yaraya bakmak için kumaşı yırtıp attı. Gözündeki ifade işlerin iyi olmadığını açıkça gösteriyordu. Nitekim buna emin olmak için ona bakmama gerek yoktu çünkü bacağımdaki yara giderek büyüyen bir işkenceye dönüşüyordu.

"Çok acıyor!" diye çığlık attım, tırnaklarımı bacağıma geçirmişken. "Bir şey yapın! Beni kurtarın bu acıdan!"

"Bu ne şimdi?" diye sordu, Jayce endişeden yüzü buruşurken. "O pis yaratık onu ısırdı! Ne yapacağız!"

Evrenin Sınırında  | 2. Kitap Devam EdiyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin