2.4: Bir Tanık ve Üç Yabancı

671 88 78
                                    

Başlamadan önce oy vermeyi unutmayın <3 Oy sınırı var :)

***

4.BÖLÜM

"Bir Tanık ve Üç Yabancı "

Özgürlüğüm kısıtlanalı, dahası ölüm cezasına çarptıralı henüz birkaç gün olmuştu. Son nefesimi vereceğim güne dek unutamayacağım bu hatıranın izleri tazeyken şimdi bileklerim başka zincirlerle sarılıydı. En azından geldiğim evrende boynuma geçirilen ipin nedenini biliyordum fakat burada, yeni evrende neredeyse sürüklenerek atıldığım zindana düşme sebebimden bihaberdim. Bihaberdik.

"Çıldırmış olmalılar!" diye bağırarak zindanda volta atan Jayce'e baktım. "Bir hata yaptıklarını anlayıp bizi salacaklar öyle değil mi? Nasıl olur da üçümüzü birden cinayetle suçlayabilirler?"

Sırtımı girintili çıkıntılı duvara yasladım ve bedenimi yavaşça aşağı bıraktım. "Zindana düşen herkesin bunu hak ettiğini mi sanıyorsun?" diye sordum soğuk, taş zemine otururken. "Bir prens bunu nereden anlasın ki?"

Jayce, olduğu yerde durdu ve başını çevirip hiddetle baktı. Dudakları öfkeli sözcüklere ev sahipliği yapacağı sırada Afel araya girdi.

"Yalnızca birimizi suçlasalardı bunun bir yanlış anlaşılma olduğuna inanabilirdim. Ama üçümüzü birden zindana atmak... Burada ters giden bir şeyler var."

Afel'in söyledikleri tüylerimi diken diken ederken kollarımı bedenime sardım. Holly ile zindanda geçirdiğimiz geceyi anımsadığımda bu sefer daha az korktuğumu hissettim. Belki de hayat yaşattıklarıyla insanı gerçekten de güçlendiriyordu. Peki ya insanın dayanamayıp da kırıldığı bir nokta var mıydı?

"Birisi bunu ne sebeple yapmak isteyecek?" diye sordu, Jayce. "Kimse bizi tanımıyor."

"Bu evrenden olması gerekmiyor," dedi, Afel.

Zindanların koridorunda karşılaştığım yaratığı anımsadığımda iç çektim. Bizi zindana kapatan şeyin o olduğunu sanmıyordum fakat o şey her neyse peşimizden geleceğine emindim. Ve burası gibi bir zindanda kapana kısılmak, ölümle eş değerdi.

Jayce, adımlarını yere sürterek zindanın öteki ucuna oturdu. Yakın zaman öncesinde bir sarayda yaşayan, her söylediği emir niteliği taşıyan adamın yüzünde endişe vardı. İçimden bir ses bu endişenin kendi hayatı için olmadığını söylüyordu. Şımarık, empatiden eser barındırmayan sözlerinden rahatsızlık duyuyor olsam da diline düşen her sözün gölgesinde, zihnini meşgul eden Holly'nin yüzü olduğunu biliyordum. Belki de onu bu kadar çekilmez kılan da buydu. Gözü aşkından öylesine kararmıştı ki yapabileceklerinin sınırı yoktu. Bu haliyle Jayce tehlikeli ve tahmin edilemezdi.

Afel, yaklaşıp yavaşça yanıma oturduğunda bakışlarımı çevirip ona baktım. Elini, dizlerimin üzerinde duran elimin üzerine koyarken, "Her şey yoluna girecek," diye konuştu. Bakışlarındaki sakinlik, insanı yaşanabilecek her felaketin içinden kurtulabileceğine inandıracak kadar durgundu. Bu yüzden o sakin suların içinde bir müddet kalmayı tercih ettim.

Hala ona bakıyorken kolunu kaldırıp omzumun üstüne attı ve bedenimi kendine çekti. Başım göğsüne düşerken boynumu serbest bıraktım.

"Buna gerçekten inanıyor musun?" diye sordum, mırıldanarak. Karanlık, soğuk bir zindandayken duymaya ihtiyaç duyduğum şeyler vardı. Yine de hiçbir zaman yalanlarla kendimi avutan biri olmamıştım. "Amacımıza ulaşabileceğimize, yaşadıklarımızın sonuca değeceğine inanıyor musun? Ama imkansızı mümkün kılması emredilen bir asker gibi cevap verme buna. Dürüstçe söyle."

Evrenin Sınırında  | 2. Kitap Devam EdiyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin