"Haklısın amca ama geç kaldık artık"

  "Gencecik insanlarsınız asıl geç kalan benim. Ne kazanıyorsunuz şimdi aylık?"

  "On bin felan" utandırmak istememiştim amcayı. Oysa sadece sinema müziği için bile on binlerce para kazanacaktım.

  "Çok az be oğlum bu yaşınızda" adam hazırladığı tabakları önümüzdeki masaya bıraktıktan sonra sırtımı sıvazlayıp yüzünü tekrar buruşturmuştu. Çınar ve Berke ise alttan alttan sırıtıyorlardı.

  "Bizim kayınçonun fabrikada yeri var. Söyleyeyim eklesin sizi de?"

  "Çok sağolun ama sözleşmemiz daha bitmedi çalıştığımız yerle"

  "Bittiği gibi gelin ama bana bakın. Kaydet şimdi telefonumu" ciddi mi diye adamı kontrol etmekte yarar bulmuştum ama tamamen ciddi görünüyordu. Uzatmayıp telefonumu çıkardığımda adamda numarasını söylemiş kendini "Pilavcı" diye kaydettirmişti.

  "Ara beni. Bende seni ekleyeyim" Daven yüzünü omzuma yaslamış olsada titreyen vücudundan güldüğünü anlayabiliyordum. Çınar ve Berke'nin de pek bir farkı yoktu Daven'den. Kabul etmezsem başımızdan gitmeyeceğini bildiğimden adamı çaldırıp kapattığımda "İsmin neydi evlat?" demişti.

  "Bora" beni onaylayıp taburesine geri oturduğunda benim hiç başlamadığım pilav tabağıma nazaran Çınar ve Berke'nin yarıladığını Daven'in ise bir iki kaşık aldığını fark etmiştim. "Acale etme daha sabaha çok var" Berke fark etmiş olmalıydı bakışlarımı.

  "Siz dinlenmeyecek misiniz?" Benim yüzümden iki gündür doğru düzgün uyuyamamışlardı ve içten içe dinlenmelerini istiyordum.

  "Sizi bu saatte yalnız dışarda bırakmak pek iyi olmaz" Çınar'ın cümlesine Berke'de onay vermişti.

  "Eve geçeriz bizde" Daven ile kaldığımız yerden devam ederdik belki de?

  "Daha fazla yorulmayın bencede" Daven'in girişken havası sahilden kalktığımızdan beri bozulmuştu ama şuan cevap vermiş olmasıda gelişmeydi.

  "Bu gecelik öyle olsun o zaman. Sizi eve bırakalım bizde geçeriz eve" Çınar'ı onaylayıp pilavımı hızlıca yemeye özen göstermiştim. Son kaşığımı alacağım sırada Daven'nin pilavının yarısını benim tabağıma dökmesi istemsizce gülmemi sağlamıştı. Her zaman ki değişmeyen huyuydu bu.

  "Beğenmedin mi evlat?" Polisler dahil pilavcı amcada fark etmişti.

  "Hayır güzel sadece fazla yemek yiyemiyorum" bu bir sağlık sorunuydu belki ama bedensel olarak kusursuz göründüğünden ikna edemiyorduk hastaneye götürmeye. Vitamin hapları alıyordu sadece bazen.

  "Yemedin ki evlat bir şey" pilavcı amca yanımıza gelip Daven'in omzuna elini koyunca Daven'de benim kolumu sıkmıştı. Ona izinsiz dokunulunca aşırı geriliyordu.

  "Ye bakalım göreceğim" amca Daven'in omzundaki elini sıkılaştırıp onu hafif sarsınca Daven'in kesilen nefesi kulağıma ulaşmıştı. Çınar ve Berke'de fark etmişlerdi ki ikisininde anlık yüz kasları gerilmişti.

  "Ücreti ne kadar?" Ayağa kalkıp adamın omzuna bu sefer ben elimi koyunca adam ellerini Daven'den çekip samimi gülümsemesiyle "140 lira" demişti. Pilavcı amcayı pilav arabasına ilerletip telefon kılıfımın arasındaki kredi kartımı çıkartıp beklemeye başladım. Gece gece baş ağrıtmıştı ciddi mânada.

  "Biz davet ettik. Bize bırak" Berke de peşimden ayaklanıp yanımda dikilerek konuşmuştu. "Bu seferlik benden olsun" para muhabbetine girmeyi sevmezdim ve daha fazla burada durmak istemiyordum adamın iyiliği için.

Katilin Çizgisi | bxbxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin