15. Bölüm

554 25 4
                                    

Akşam uyumaya hazırlanırken birden kapım çalındı. Odamdan dış kapıya koşup kapıyı açtım. Fakat kimse yoktu. Burnuma gelen çiğ et ve kan kokusu ayaklarımın dibinde, kapının önünden geliyordu. Yavaşça yere baktım ve şok içinde gözlerimi kocaman açıp ufak bir çığlık attım. Yerde bir hayvandan veya insandan yeni alınmış bir kalp vardı. Yanında ise bir not. Eğilip notu aldım. 

Şöyle yazıyordu:

Bu kalp senin için. Bizi ayıramayacaklar.

Titremeye başladım. O sırada  yanıma Giray, Alperen ve Selma geldi. Giray yerdeki kalbe, bana ve elimdeki nota  baktı. Alperen eğilip yerdeki kalbi alacakken 

Ben:

-Sakın dokunma ona! Sopayla tutup toprağa gömelim. 

Alperen:

-Tamam. Peki bu nasıl buraya geldi?

Selma:

-İyi misin Karmen?

Ben:

-İyi değilim. Şu kalbi gömelim. Sonra evime girelim ve her şeyi anlatayım. 

Üçü de 'tamam' anlamında başını salladı. Kalbi sopalarla tutup Giray'ın kazdığı çukura attım. Alperen de gömdü ve hep beraber evime girdik.  Mutfakla birleşik oturma odamdaki koltuklara oturduk. 

Giray:

-Emir geri mi döndü?

Selma:

-Olabilir.

Ben:

-Bu gün okulda sınıfımıza yeni gelen öğrencide Emir'in kokusunu aldım. Bunu Demir amcaya anlattığımda "duyu organlarımın bana oyun oynadığını" söyledi.

Kısa bir sessizliğin ardından ben sanki az önce konuşmamışım gibi 

Alperen konuşmaya devam etti:

-Diriltme taşını duymuş muydunuz?

Giray:

-Yani Emir'i diriltme taşı ile dirilttiklerini mi  ima ediyorsun?

Alperen 'evet' anlamında başını salladı. Bense az önce yaptıkları kabalığı görmezden  gelmeye karar verdim. Diriltme taşı neydi acaba? Adından anladığım kadarıyla insan ve hayvanları diriltmek için kullanılıyor. 

Aklıma o anda gelen şüpheyi onlara söyledim:

-Demir amca yalan söylüyor. Nasıl bilmiyorum ama Emir ile bir bağlantısı olmalı.

Selma:

-Nasıl bu kadar emin konuşuyorsun?

Ben:

-Çünkü Emir hakkında bir şeyler sorduğumda kalp atışları hızlandı.

Yine aynı tatsız sessizlik.  Bence herkes çok güvendiği sürü liderinin böyle bir şey yapmayacağına inanıyor. Fakat Emir, onu tehdit etmiş ya da bir vaatte bulunmuş olabilir. Her şey olabilir...

Alperen:

-Biz kalkalım artık.

Der demez üçü de ayağa kalktı. Bahse varım yarın benim anlattıklarım hakkında konuşacaklar. Bunu bilmeme rağmen sessizce koltuktan kalkıp onları uğurladım. Bu korkunç gecenin bitmesine ihtiyacım var...

Sabah otobüsteyken en son olan cinayet haberlerini incelemeye başladım. Birden otobüs aniden durdu.  Neden durduğumuzu anlamak için baktığımda Ahsen'in tam önümüzde durduğunu gördüm. Keskin ve sinirli bakışlarla doğrudan bana bakıyordu. Bir kaç saniye birbirimize baktık. Şoför kornaya basıyordu. Ahsen çevik bir hareketle kapının önüne geldi. Şimdi şoför de ona bakıyordu.  Her halde' bu kırmızı gözlü ve saçında kırmızılılar olan kızın burada ne işi var' diyordur.

Ahsen otobüsün içinden rahatça duyulabilecek bir sesle:

-Karmen hemen yanıma gel! Konuşmalıyız!

Daha fazla gerginlik olmasın diye hızlı adımlarla kapıya yaklaştım. Şoför kapıyı açtı. Kapı açılır açılmaz Ahsen kolumdan tutup beni yanına çekti. Otobüs ise hızla uzaklaşıp gitti. 

Ben:

-Ne oldu?

Ahsen:

-Açıklayacak zamanım yok. Ceyda ablanın evinde her şeyi anlatacağız.

Ben hafif sinirle:

-Bu gün benim okulum var. Ayrıca mezarlığa gitmem gerekiyor!

Ahsen bir şey demeden sağ el bileğimi kavradı ve vampir hızıyla koşmaya başladı. Bu saatte etrafta tek tük insan olduğu için şansıydık. Kurt kız olduğum için Ahsen'in koşma  hızına  yetişebiliyordum. Tam yorulmaya başladığım sırada durduk. Geldiğimiz yer o tanıdık iki katlı, bahçesi olmayan, beyaz boyalı evdi. Ceyda hanımın evi yıllara meydan okuyordu. Asya ile arkadaşlığımız boyunca bu ev hiç değişmedi. Ahsen'den önce davranıp zile bastım.

Zil çalar çalmaz kapı açıldı ve Ceyda hanım gözüktü. Bizi içeri buyur etti. Beyazlı grili misafir odasına geçtik. 

Ceyda hanım çok ciddi bir şekilde:

-Hoş geldin Karmen. Seni buraya çağırmamın sebebi bizim kolonimizden birinin öldürülmesi. Bunu bir kurt adamın yaptığını düşünüyoruz. 

Ben hayretle:

-Bu nasıl olur? Bizim sürüden kimse böyle bir şey yapmaz ki.

Ahsen:

-İnan bana bizde böyle düşünmek istemezdik ama cesedin üzerinde bol miktarda kurt pençesi vardı. Ayrıca kalbi çıkarılmıştı.

Ben:

-Olamaz! Kim böyle vahşice öldürüldü?

Ahsen:

-Kübra. Hani Asya'nın arkadaşı. 

o an çok üzüldüm. Aklıma gelen düşünce ile sinirlerim daha çok bozuldu. Dün kapımın önündeki yeni çıkartılmış kalp Kübra'ya mı aitti? Emir'in döndüğü hakkındaki şüphelerimi Ceyda hanım ve Ahsen'e anlatmalı mıydım? Ya da Demir amcanın şüpheli davranışları? En sonunda Demir amcanın Demir amcanın olduğu kısım hariç her şeyi anlattım.

Ceyda hanım:

-O alfanın yardımcıları diriltme taşını nerden bulmuş olabilir ki?  

Ben:

-Bilmiyorum ama o taşı geri alıp sevdiklerimizi diriltme şansımız var. Ben bizim sınıftan birinin Emir olduğunu düşünüyorum.

Ahsen:

-Bunu nasıl fark ettin?

Ben:

-Çünkü onun gibi kokuyordu. 

Ceyda hanım:

-Peki bunu kendi sürüne anlattın mı?

Ben:

-Anlattım ama bana pek inanmadılar.

Ceyda hanım:

-O zaman bu işte birlikteyiz. Sizin sınıftaki öğrenciden gözlerini ayırma ve kimseye şimdilik bir şey söyleme. Gidebilirsin ama tekrar görüşeceğiz.

'Tamam' anlamında başımı salladım. Evden çıkınca doğruca mezarlığa gittim. Bu gün okula gitmemeye karar verdim. Berke'nin mezarını ziyaret ettikten sonra sırayla anne - babam ve Asya'nın mezarına da uğradım. Normalde daha uzun kalırdım ama her yere sis çöktü. Bende evime döndüm ve kendime bir fincan sıcak çikolata yaptım.

MühürWhere stories live. Discover now