33 BÖLÜM

8 5 0
                                    

33. BÖLÜM

Abbie'nin ölümünün üzerinden iki hafta geçmişti. Jason babasını yanına gitmek için sabah erken saatlerde evden çıktı. Artık ayda bir kez gitmek yerine sık sık babasını ziyarete gidiyordu ama kız arkadaşının ölümünü biraz da olsa atlatana kadar kliniğe hiç uğramamıştı. Kendisine yapılan saldırıdan sonra Abbie'ye olanlar babası için daha da çok endişelenmesine sebep olmuştu. Bütün bu olanlar kabus gibi hepsinin üzerine çökmüştü ve kimse bir kayıp vermeden kurtulamıyordu. Cenazede Abbie'nin annesi hıçkırarak ağlarken Jason'a bunu yapanı bulması için yalvarmıştı. Ama hiç kimse bulamıyordu. Noah bir adım bile ilerleme kaydedememişti ve bu onu kahrediyordu. Sık sık buluşup olaylar üzerine yaptıkları değerlendirmelerde Noah'ın çaresizliğini ve o bitkin halini gördükçe Jason artık bulunamayacağına kesin olarak inanmaya başlamıştı. Kliniğin önündeki hareketlilik bir anda olabilecek en korkunç sahnelerin kafasına dolmasına neden oldu. Polis arabaları, etraftaki koşuşturmaca kötü şeyler olduğunu adeta çığlık atarak belli ediyordu. Hızlı adımlarla hemen içeri girdi. 510 numaralı odanın önünde Dr. Martin ve Simon konuşuyorlardı. Doktor Martin'in yüzündeki endişe daha da huzursuz olmasına sebep oldu. Noah etrafta görünmüyordu. Simon ile birlikte dört polis memuru gelmişti ve etrafı inceliyorlardı. Hızlı adımlarla odanın önüne gitti, açık olan kapıdan baktı ama babası ortada yoktu.

"Jason."

Siman önüne geçip eliyle 'dur işareti' yaptı, o da endişeliydi.

"Neler oluyor burada, babama ne oldu?"

"Sakin ol, henüz ne olduğunu bilmiyoruz. Senden 5 dakika önce geldik zaten. Sabah odaya girdiklerinde baban yokmuş. Hemen telaş yapmana gerek yok, belki de sadece bir gezintiye çıkmıştır." Bu söylediğine kendi bile inanmıyordu.

"Simon, babam 72 yaşında Alzheimer hastası, sadece bir gezintiye çıkacak bir durumda değil." Yavaş yavaş bütün vücudunu kaplayan korkuya yenik düşmemeye çalışarak derin derin nefes aldı.

"Jason annenin öldüğünü biliyorum, çok uzun zaman önceydi değil mi?"

"Annemin ölümünün babamın kaybolmasıyla (ya da büyük ihtimalle ölmesiyle) ne alakası var ki?"

Simon bir delil poşetinin içine koyduğu kağıdı Jason'a uzattı.

"...Her şeyden çok sevdiğin eşin Melony."Bu nasıl olabilirdi ki? "Benim annem öldü, öldüğünde daha 13 yaşındaydım."

"Öyleyse geriye kalan ihtimal korkutucu olsa da muhtemel bir ihtimal."

"Notu annemin ağzından o mu yazdı diyorsun yani?"

"En güçlü tahmin bu." Diğer polislerden birisi gelip kameralara bakmalarını söyleyince güvenlik odasına gidip gece saatlerinde bomboş koridora bakan kaydı izlediler. Bir süre sonra Will Russell koridordan ilerleyip dışarı çıktı. Sonra görüntü bahçeye bakan bir kameraya dönüştü. Adam hızlı adımlarla gidip yoldaki bir taksiye bindi ve uzaklaştı.

"Jason baban küçükken oturduğunuz eve gitmiş olmalı, şimdi oraya gidiyoruz." Gözlerini birkaç tane arabadan başka bir şey olmayan caddenin görüntüsünden çekti.

"Ben de geliyorum."

Jason çocukluğunu geçirdiği evin önünde durduklarında görülebilecek bütün senaryoları aklında bir film gibi oynatıyordu. Noah'ı yolda aradıklarında, eve giden yolda o da kendi arabasıyla onlara katıldı.

"Jason gelmek istemezsen burada kalabilirsin."

"Hayır, bununla baş edebilirim."

Noah başıyla onaylayıp Simon'a döndü. "İçeride neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz, o yüzden burada kal ve diğerleri gelene kadar bekle. İçeride herhangi bir ses duyarsan hemen yanımıza gel."

HAPSOLMUŞ RUHLARWhere stories live. Discover now