29. BÖLÜM

8 5 0
                                    

29. BÖLÜM

Noah üzerine en sevdiği tişörtünü ve en rahat ettiği eşofmanını giydi. Kahve makinasında da kahveler hazırdı, salondaki tütsüleri yakıp leylak kokusunu içine çekti. Kızlar konusundaki başarısızlığı yüzünden ne tarz bir hazırlık yapması gerektiğini bilmiyordu. Zaten bu da romantik bir buluşma değildi. Hele ki başında böyle pSİkopat ruhlu bir seri katil varken, hiç değildi. Christina'yı da eve iş için çağırmıştı. Normal bir zaman olsa ondan hoşlanabilirdi. Sarı saçları, mankenleri andıran vücut hatları ve zekası ile herkesi etkileyebilecek bir kadındı. Noah hayatından gelip geçen kadınları düşündü, hepsi ya bir gecelik ya da kısa süre içinde biten ilişkilerdi. Hiç uzun süreli bir ilişkisi olmamıştı. Aslında içinde bulundukları durumu düşündüğünde ciddi bir ilişkisi olmadığı için dua ediyordu. Eğer olsaydı şu anda belki oda Jason ve Rylee'nin yaşadıklarını yaşıyor olacaktı. Bir an Christina ile olan ilişkilerini ileriye gittiğini düşündü. Öyle olursa katil bunu hisseder miydi bilmiyordu. Onu ne kadar yakından tanıdığını ya da her an yaptıklarını izleyip izlemediğini de. Bu düşüncelerle boğuşurken kapı çaldı. Neden heyecanlanmıştı ki şimdi? Kapıyı açmadan kendine aynanın önünde saçını düzeltirken buldu. Üstüne de son bir kontrolden geçirdikten sonra artık hazırdı. Kapıyı açtığında karşısında her gün işte gördüğü o resmi kadından ziyade, daha modern, daha şık ve daha sevimli bir kadın gördü. Mini sayılabilecek elbisesi ve iki yanına saldığı saçlarıyla büyüleyici görünüyordu. Daha önce bacaklarının güzelliğini hiç dikkat etmediğini fark etti. İnce uzun bacaklarını ten rengi bir çorap geçirmişti. Elbisesinin omuzlarını açıkta bırakan dekoltesi sayesinde Noah bir kez daha neden daha önce bu kadar güzel olduğunu fark edemediği için kendine kızdı. Bir de kendi üstündekileri düşündü, basit bir tişört ve günlük sıradan bir eşofman. "Ah tanrım!" gidip değiştirmeyi düşünse de çok anlaşılabilir olacağından vazgeçti. Bu akşamlık mecburen böyle olacaktı.

"Hey?" Christina elini sallayıp dikkatini çekmeye çalışıyordu. Tabi bunları düşünürken Christina'nın ne dediğini kaçırmıştı.

"Özür dilerim, ne demiştin?"

"Merhaba dedim. Düşünmeye çoktan başlamıştı anlaşılan."

"Evet, kafam çok dolu. Kusura bakma."

"Burada böyle dikilecek miyiz yoksa beni içeri davet etmeyi düşünüyor musun?"

"Ah, özür dilerim, girsene." Kapının önünden yana çekilip kızın girmesi için alan sağladı. Salona doğru beraber gittiler, Noah arkasından onu takip ediyordu.

"Tütsü sevdiğini bilmiyordum."

"Benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun ki." Kızın yüzü alınmış gibi asıldı. "Ama bu gece belki daha fazla şey öğrenebilirsin." Durumu şimdilik kurtarmıştı, bu gece biraz zor geçecekti. Christina otururken "Kahve?" diye sordu. Kız onaylayınca mutfağa gidip kupalara kahve doldurdu ve salona geri döndü. Çıtır çıtır yanan şöminenin üzerindeki çerçeveleri incelediğini gördü.

"Ailen mi?"

"Evet." Buradaki yalnızlığın hafifleten tek şey bu resimlerdi.

"Neden burada değiller?"

"Aslında buradalardı ama babam emekli olduktan sonra üç yıl önce Hoddinfield'a gittiler. Eminim ki babam yeşilliklerle dolu bahçesinde her akşam mangal yapıp keyifle içkisini yudumluyordur." Hafifçe tebessüm etti.

"Her emeklerin hayalini yaşıyor desene."

"Evet, benimle ilgili bilmediğin bir şey daha öğrendin, ne diyorsun?"

"Şu an bir şey söylemek için erken, daha fazla bilgiye ihtiyacım var." Güldüğünde de çok güzel oluyordu. "Tanrım nasıl daha önce fark edememişim?"

HAPSOLMUŞ RUHLARWhere stories live. Discover now