3. BÖLÜM| GÖNÜL TOKLUĞU

38.1K 1.7K 87
                                    

3.BÖLÜM: GÖNÜL TOKLUĞU

**Zenginlik mal çokluğu değil, gönül tokluğudur**

Hadis*

Geçen dakikalar saatleri, saatler dakikaları bense günleri kovaladım. Kovaladığım gün sayısı ise üç gün. Ama hayatımda hiç bitmesini istemediğim bir üç gün. Yaşamaktan keyif duyduğum üç gün. Kimsenin beni yadırgamadığı onlardan yaşça küçük olduğum için bebek gibi bakıldığım, elime vilada sopasının bile verilmediği ağzıma konulan salatanın, tepiştirilen kekin, örülen saçlarımın, merhamete muhtaç olduğumu dibine kadar öğrendiğim üç gün. Belki hiç bitsin istemdim, kimse benim babamın annemin yaşadığım beldemin adını sormadan kollarımdaki izlere bakıp gülümsedikleri günler. Bunu neden yaptıklarını bilmiyorum bana neden değer verdiklerini bilmiyorum ama bildiğim tek şey buradaki insanlar dışarda bir suç işlemiş olabilirler ama bir insanada merhameti olan koca yürekli mapushane gülleriydi onlar.

Serap Abla saçlarımı örerken içli bir oflama sesi çıkardı. Ne olduğunu sormama kalmadan derdini söyledi. "Fatih'im görüşme günene gelmedi, acaba bir sorun mu var?"dedi. Fatih dediği kişi Serap Ablanın biricik kocasıydı. Ayşegül Abla çalı süpürgesiyle yerleri süpürürken bastı kahkahayı. "Kız Serap yoksa üstüne gül mü kokluyor bu Fatih?" demesiyle Serap Abla elini yatağın meteliğine vururen dudaklarından öpücük sesi çıkardı, yaptığı şeyi tahmin edebiliyordum.

"Tövbe de abla yapmaz benim Fatih'im." Ayşegül Abla belini düzeltirken otuzlarındaki Nesibe Abla ojeli parmaklarına üfleyip güldü. "Mesude'de Kemalim yapmaz dedi ama yaptı."

"E ben onu gebertmez miyim, hele beni bi' aldat Fatih Efendi!" dedi kendi kendine. Koğuş halkı bende dahil gülerken Filiz Hanım, Serap Ablaya, "Adamın işi vardır o yüzden gelememiştir." dedi. Serap Abla sakinleşip saçlarımın ucunu bağladığında alnımdan başlayan balık sırtı yapmıştı. "Çok güzel oldun kızım."dedi Filiz Hanım, yüzündeki şefkatli gülümsemeyle. Bende gülümsedim her şeye ve herkese rağmen. Biz masaya geçip kahvaltı yaparken koğuşun kapısı açıldı ve içeriye önce saçlarına aklar düşmüş küt saçlı, yüzünün yer yer kırışmış olduğu toplu bir kadın girdi içeriye.

"Hııhh bir de gudubetimiz eksikti."deyince Serap Ablaya döndüm istemsizce.

"Tanıyon mu abla?"dedi Nesibe Abla. Serap Abla başını iki yana salladı. "Yok ne tanıyacağım, enerjimi emdi bakışları, keftara bak nasıl bakıyor etrafa."dediğinde kadına baktım, doğruydu bakışları bakış değildi. Gözleri önce hepimizi taradı ardından bende takılı kaldı. Bakışları beni korkutmuştu, Cengiz'in gözlerini görmüştüm sanki. Başımı eğip önümdeki haşlama yumurtaya çatal batırıp yerken koğuş halkıyla tanış oldu. Kendimi hiç tanıtmadım, itiraf etmek gerekliyse korktum, içimi ürpetti kadının bakışları.

.....

3 gün sonra...

Ellerim saçlarımı bulduğunda kirlendiğimi hissettim, banyo yapmam gerekliydi. Ama eşyalarım yoktu. Yaşı bana hiç yakın olmayan otuz üç yaşındaki Nesibe Abladan utana sıkıla bir şeyler istedim. Nesibe Abla da bakım yaptığı çantasını bir kaç parça kıyafet ve şampuan verdi elime. "Git aklan paklan koğuşumuzun taze gülü," deyip yanağımdan makas aldı. Altı gündür gördüğüm bu merhamete ağlamamak elimde değildi. Açtım sevgiye, koşulsuz sevgiye açtım.

ZEMHERİ [Final Oldu]Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang