87. Bölüm: "Kalpsiz şeytan."

Comenzar desde el principio
                                    

"Hatta yatakta da değil oradan oraya savru-" Akın'ın bakışıyla beraber sonlara doğru sesim kısıldı, bir zamandan sonra hepten bitti. "Ee?" dedi Akın. "Öyle yani." dedim dürümün kağıdını parçalarken. "Ne istiyorsun?" dedi dürümü masaya bırakıp. "Onların her biri için özel oda mı hazırlatayım cehennemde?" kaşlarımı çattım.

"Sen söyleyince sorun olmuyor da ben söyleyince mi sorun oluyor acaba?" dedim kaşlarımı çatarak. "Küçük hanım." dedi dişlerinin arasından ve sandalyemin altından tutarak kendine doğru çekti.

"Benim kastettiğim bir şeytan oluşumdu. Siz insanların her daim kandığı ve kulağa tatlı gelen şeytan. Dayanılmaz olan, tüm günahların günah keçisi olan şeytandan bahsediyordum bebeğim ama sanırım sen biraz yanlış anladın hm?" dedi sakin bir biçimde çenemi kaldırdı.

Kuruyan dudaklarımı ıslattım. "Hm." dedim. "Yanlış anlamışım ben." sıyır Ada, ne kadar sıyırabilirsen.

"Güzel." dedi ve çenemi bıraktı. Dudaklarımı büzdüm. Dürümlerimizi yedikten sonra oradan ayrılmıştık ve benim evime geçmiştik. Bu süreç içinde bol bol Akın'ın şeytani şakalarına maruz kalmamı saymıyorum. Eh el mahkum bir şey de diyemiyordum ki.. Yapışmış üstüne, çıkar çıkarabiliyorsan.

Şimdiyse televizyondan açtığımız bir filmi izliyorduk. Koltuğumu açmıştık ve battaniyeyi üzerimize çekmiştik. İlk başta nasıl oturacağımı bilmiyordum.

Tamam, sevgililerim olmuştu ama Akın'ın sınırlarını yeni yeni keşfettiğim için hep diken üstündeydim. Akın benim bu kafa karışıklığımı anlamış olacak ki belimden tuttuğu gibi iki yana açtığı bacaklarının arasına çekmişti bedenimi. Onun ellerinde oyuncak bir bebek gibi savrulmamı saymıyorum bile.

Battaniyenin altındaki eli, kazağımın içinde dolanıyor, karnımı gıdıklıyordu. Elinin tersiyle aşağıya doğru okşadığında kasılarak karnımı içime çektim. "Huylanıyorum." dedim huysuz bir biçimde. "Hm?" dedi Akın ve çenesini başıma yasladı.

Beni hiç tınnamadan karnımı okşamaya devam ederken bileğinden tutmuştum ama onu durdurmak için hiç hareket etmiyordum.

"Anlatsana." dedi bir anda. Artık televizyonda oynayan film o kadar da ilgimizi çekmiyordu. "Neyi?" diye sordum sakince.

"Nasıl büyüdün?" kaşlarımı çattım. "Anlamadım." dediğimde derin bir nefes aldı. "Senin hakkında bir şeyleri öğrenmeye çalışıyorum, çaktırmasına." dedi sahte bir kızgınlıkla. Güldüm. "Aslında hayalim gazeteci olmak değildi." dedim. "Ama babamı-" sözümü kesti. "Seni öğrenmek istiyorum, babanı değil." derin bir nefes aldım

Anlamıyordu.

"Bursa'da doğdum büyüdüm." dedim. "Daha doğrusu babamın işi yüzünden sürekli geziyorduk ama çocukluğumun ve gençliğimin çoğunluğu Bursa'da geçti işte. Normal bir çocuktum, pek bir olayım yoktu."

"Normal bir çocuk nasıl oluyor ki?" dedi masumane bir sesle. Duraksadım. "Yani öyle çok yaramaz değildim diyelim. Yaramazlık yaptığımda hakkıyla yapardım ama çok delirtmezdim bizimkileri...herhalde." güldüğümde güldü. "En sevdiğin renk neydi?"

"Bunları neden soruyorsun?"

"Sana ne." dedi huysuzca. Kahkaha attım. "Akın!" dedim tekrardan gülerek. "Ne?" dedi. "Sen burada dura dura insanlaşıyor musun?" deyip başımı ona çevirerek baktığımda çenesiyle alnımdan ittirdi. "Babam korusun." dedi alayla.

Karnımı okşayan eline vurdum. "Ya iki insan ol."

"Beni dünyaya mı kaçırmaya karar verdin?"

"Cehenneme mi kaçırmamı tercih ederdin?" dediğimde cıkladı. "O benim işim küçük hanım." diyerek burnuma fıske vurunca gözlerimi yumdum.  "Anlatıyordun, devam etsene." derin bir nefes vererek başımı göğsüne yasladım ve çocukluğumu hatırladığım kadarıyla anlatmaya devam ettim.

ŞEYTANIN ÇIRAĞIDonde viven las historias. Descúbrelo ahora