84. Bölüm: "Adem ve Havva bile..."

Mulai dari awal
                                    

"Geçmedi." dedi.

"Geçti. Benden iyi mi bileceksin?"

"Sesinin tınısından bile seni okuyabiliyorum küçük hanım, bir de benden iyi mi bileceksin diyor..." diye alayla güldüğünde dudaklarımı birbirine bastırdım. "Ayrıca o elbiseyi beğenmiştim. Kan olmuş, bembeyaz elbisen kana bulanmış." dediğinde gözlerimi yumdum bir süreliğine.

"Bir bana dönsene." dediğimde "Görmek istemezsin." dedi. "Neyi?" diye sordum anlamayarak. "Öfkemi." dedi kısaca. "Öfkemle tanışmak istemezsin."

Kaşlarımı kaldırdım. "Daha öncenle öfkenle tanışmadım mı yani?" cıkladı. "Görmek istiyorum." dedim. "Seni görmek istiyorum, gerekirse öfkenle başa çıkarım ama..." güldü. "Konuştuğun kadar kolay mı sanıyorsun?" dedi alayla.

Derin bir nefes aldım. Onu nasıl ikna etmeliydim bilmiyordum. Birden önüne geçip ona bakmaya kalksam herhalde öfkesini beşe katlardım, kendi isteğiyle gelmeliydi bana. Adamlardan birinin yeniden inleyerek karnını tutmasıyla dişlerimi sıktım. Lütfen dikkatimizi dağıtma seni pislik!

Akın hareket etmek istediğinde karnını iyice sıktım. "Dur dur dur." dedim telaşla. "Sadece vakit kaybettiriyorsun." dedi Akın. "İstesem kolların arasında bir saniye durmam, biliyorsun değil mi?" diye sorduğunda kaşlarımı çattım. "Ama istemiyorsun." dedim. "Çünkü kollarım senin güvenli alanın değil mi?" ilk başta sessiz kaldı.

"Hiç kollarında dinlenmedim küçük hanım, bilmiyorum."

"O zaman kokum mu sakinleştiriyor seni?" sessiz kaldı. "Acaba ben yokken senin sinirin için kullandığım parfümü mü hediye etsem?" diyerek güldüğümde hiç gülmeyen, tepkisiz kalan Akın'ın omzuna vurdum. "Komikti, gülsene."

"Hm, komikmiş." dedi.

"Ayrıca kollarımdan çıkmıyorsun çünkü beni önemsiyorsun değil mi? Vazgeçtim Akın. Sana dediğim her şey için vazgeçtim. Önemsemek nasıl bir şey bile bilmezken beni önemsiyorsun değil mi? Beni sevmiyorsun ama benim sana olan sevgimi anlamak için elinden geleni yapıyorsun. Bana aşık değilsin ama aşk nasıl bir şey, bilmek istiyorsun." güldüm. "Şeytan, çırağını anlamak için kafa patlatıyor değil mi?" cevapsız kaldı.

"Saçmalık." homurdandı. "Değil işte." dedim omuz silkerek. "Ve bir insanın duygularını anlamaya çalışmaktan nefret ediyorsun çünkü-" sözümü keserek devam etti. "Çünkü o insan hiç hissetmediğim şeyler hissettiriyor bana."

"Korkuyor musun?"

"Yanmaktan mı?"

"Ateşten kül olmuş bir melek yanmaktan korkar mı?" dedim. "Ateş, evi olmuş bir melek bundan korkar mı?" ellerimi gevşeterek yavaşça bana dönerken nefesimi tuttuğumu çok sonradan fark edebilmiştim. Bana döndüğünde, onu fark ettim.

Karşımdaki Akın değildi, Aeron'du.

Kıpkırmızı olmuş gözleri, cehennemin kralı olduğunu haykırıyordu sanki. Gözlerinden bile fark edebildiğim yoğun öfke, sanki bana baktıkça bir toz dumanı gibi kayboluyordu. Parmak uçlarımla şakaklarından başlayarak çenesine doğru bir yol çizdim. "Bu muydu seni korkutan?" dedim sakince.

"Sendin." demesini beklemiyordum. "Bendim?"

"Hm." diye fısıldadı ve ona yaptığım gibi şakaklarımdan başlayarak yüzümü okşadı. "Sana zarar verenin sonu onlar gibi olur, biliyorsun değil mi?" diye fısıldarken alnımı alnına doğru yasladı. Sertçe yutkunurken her iki tarafımda sallanan ellerimi da avcunun arasına alınca artık kalp çarpıntısından bayılacağımı düşünmüştüm.

"Sırf bana zarar verdikleri için mi yani?" diye sorduğumda kıkırdadı. "Ya ne için olacaktı güzelim?" sırıttım. "Hisleri olmayan şeytana da bakın siz." dedim alayla. Bir avcumu bırakıp çenemi kavradı ve başımı hafifçe yukarı kaldırdı. Burunlarımız birbirine sürtünürken "Şeytana aşık olan kadına da bakın siz." dedi beni taklit ederek.

ŞEYTANIN ÇIRAĞITempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang