Suyun altındaki el - 41

21.6K 1.9K 339
                                    

Çalışmaya başladığı ilk güne dönmüştü yeniden. Müşterilerden birinin üzerine kahve döktüğü için, suratsız patronu tarafından bütün çalışanların önünde azarlanıyordu. Üstelik kendi eli de hatırı sayılır miktarda yanmıştı ve teni sızlıyor, bir tutam soğukluğu özlüyordu. Sonra gürültülü bir zil sesi, kulaklarını doldurdu. Gözlerini açtığında, perdeleri çekilmiş geniş yatakta buldu kendini. İnce perdenin gözeneklerinden, yatakhanenin ışığı süzülüyordu. Dün gece okurken uyuyakaldığı günlüğü yatağının üzerine özenle bıraktıktan sonra, perdeleri çekip, afyonu patlamamış onlarca yüzle karşılaştı. Yatakhaneyi, uyanmaya başlayan kadınların uğultusu doldurmuştu. Basamaklardan inip, çıplak ayaklarıyla beton zemine bastı. Ne yaptığını bilmeden, yataklarından inen kadınları takip ederek ilerledi. Tam arkasında tanıdık bir ses duyduğunda duraksadı.

"Günaydın." Mavi bir gecelik giymiş, uzun boylu güzel bir kız, telaşsız adımlarla yaklaştı.

"Günaydın, Işıl." dedi düz bir sesle. Kız yanına vardığında, onunla birlikte yatakların arasından tekrar yürümeye başladı. Yakası açık elbiseden görülen kolyesi, attığı her adımda, farklı gözlerin hedefi haline geliyordu. Gözlerini, rahatsızca yere dikti. Geniş ve beyaz renkli, altın rengi muslukları olan devasa banyoya girdiğinde, doğrudan lavabolardan birine yöneldi. Yüzünü soğuk suyla yıkadıktan sonra, başını kaldırıp aynaya baktı. Yanında, Işıl'ın yüzünü renksiz bir jelle kapladığını görebiliyordu. Kız, sakin bir tavırla kuru bir havlu uzattığında, çekinerek uzanıp aldı. Aslında hiç de ihtiyaç duymadığı halde, yüzünü havluya sildi. Işıl, yüzündeki jeli çoktan yıkamış, gözüne kalem çekiyordu. Havluyu geri uzattığında, sakin bir tavırla aldı ve duru bir sesle,

"Teşekkür ederim." dedi. Gözlerinde, duygu geçirmez derin bir ifade saklıydı.

"Ne için?"

"Onu bana geri getirdiğin için."

Hira, ne cevap vereceğini bilemeyerek kısa bir an için donup kaldı. Aklında, çoğunun çocukça olduğuna emin olduğu binlerce cevap dolaşıyordu. Sonunda, gözlerini kaçırarak, başını evet anlamında bir kez salladı. Bu sessiz onaylayış, gerçekte ne anlama geliyordu? Kendisi de emin değildi, ama onun lugatında, söyleyecek çok şey var ama gücüm yok, demek oluyordu.

Karşısındaki kızın, Deniz'i gizli sahiplenişini hissedebiliyordu ama tutup da bunun için anlamsız bir savaşa giremezdi. Kız belli belirsiz gülümsedi ve artık kadınlarla dolup taşmış kalabalık banyoyu terk etti. Hira, birkaç dakika daha sebepsizce oyalandıktan sonra, kuzeni Ada'yı gördü ve gülümsemeye çalışsa da başaramayarak yanına gitti.

"Günaydın." diye mırıldandı. Dinç ve uykusuz yüzünden, özenle giyinmesinden, sabah erkenden uyandığı ve herkesten önce hazırlandığı belli oluyordu. Kuzeni hiç değişmemişti.

"Bir şey olmuş." dedi Ada, Hira'nın yüzünü görür görmez. Hira, kolyesine dikilen yüzler nedeniyle kalabalıktan aceleyle sıyrıldı, yeniden yatakhaneye geçti. Yatakların neredeyse tamamı boşalmıştı. Sonunda,

"Hiçbir şey olmadı." dedi. "Sadece yerimi yadırgadım sanırım, gece pek iyi uyuyamadım."

"İlk gün ben de öyleydim, zamanla alışırsın." dedi kız, canlı bir tavırla koluna girerek. Küçük kişisel dolaplardan kendisine ait olanını açıp, dar bir kot ve geniş beyaz bir tişört çıkardı.

"Gece yatmadan önce, gidip dolabından aldım. Belki üzerini değiştirme ihtiyacı duyarsın. En sevdiğin kıyafetlerindi."

Hira, malikanede giyebilmek için yalvarıp yakardığı halde dayısının giymesine izin vermediği kot pantolonu aldı.

KOLYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin