Aptal. Deli. Anormal. - 15

31.1K 2.7K 198
                                    

Mevsim ne demek? Bu soruyu ilk kez sorduğunda altı yaşındaydı. "Güneş dünyaya küsmeden önce, mevsimler vardı." demişti ona okuma yazma öğreten kadın. "Ama son yüzyıldır mevsim dediğin saat başı değişiyor...Artık yalnızca unutulmuş bir kelime o yüzden." Kadın, gizliden gizliye edebiyatla uğraşırdı bu yüzden de kimi zaman başka bir çağa ait biri gibi konuşurdu. Yine de Hira, mevsimin ne anlama geldiğini anladığını sanıyordu. O günden sonra mevsimi tahmin etmek, Hira'nın oynadığı en eğlenceli oyuna dönüştü, uzun yıllar da peşini bırakmadı. Bugün günlerden yaz...Kuşlar ötüyor ve hayat canlı. Sabah uyandığında, penceresinin pervazını dolduran karları görür ve bugün günlerden kış, diye düşünürdü. Kuşlar ölü ve hayat donuk.

O gün, kızlar tuvaletinin arka kapısından çıktığında keşfettiği kimsesiz terasta yerde otururken, mevsimin ne olduğunu tahmin etmeye çalıştı. Hava soğuk değildi ama üşüyordu, üstelik kuşlar ötüyor olsa bile duymuyordu. Öyle olmadığını bilse de, günlerden kış, diye düşündü. Yanağına izinsizce akan bir damla gözyaşını, sinirli bir tavırla üzerindeki beyaz ince ceketin koluna sildi. Kendini öldürmeyi daha önce hiç düşünmemişti ama terasın korkuluklarına bakarken, iradesi dışında oluşan bir çekim hissi duyuyordu. Hayır, asansördeki gibi zihninin ele geçirilmesiyle alakası yoktu. Dünyayı yaşamaya değer bulmadığından da değildi. Yalnızca mevsim kıştı ve ilk kez gitmek istiyordu. Terasın soğuk fayanslarının üzerine kendini bırakıp, bacaklarını karnına çekerek kıvrıldı, uyuyakalmayı diledi. Gözleri birkaç kez kapanıp açıldı. Sonra bilincinin iplerini serbest bırakıp, daha önce hiç görmediği bir yerde geçen karışık bir rüyaya daldı. Rüyasında, yattığı yer sallanan bir geminin güvertesiydi ve kopan fırtınada tayfalar, delirmiş gibi oradan oraya koşturuyordu. Yaşama derdine düşmemiş tek kişi kendisiydi üstelik kafasındaki ufak bir yer, hiç kimsenin bu fırtınadan kurtulamayacağını söylüyordu. Yağan yağmurda sırılsıklam, elbisesi üzerine yapışmış bir halde, gülümseyerek kollarını açtı ve kendini çıldırmış okyanusun kucağına attığını hayal etti. Gemi aniden yan yattığında, kayarak düştü ve güvertenin üzerinden boşluğa savruldu. İrkilerek gözlerini açtığında, ıslak terasın üzerinde doğruldu, uzaklarda çakan şimşeğin aydınlattığı gökyüzünün kapkaranlık olduğunu görerek şaşırdı. Kaç saattir uyuduğu konusunda hiçbir fikri yoktu. En az rüyasındaki kadar sırılsıklamdı ve üşüyordu. Soğuktan uyuştuğunu hissederek ayağa kalktı ve tuvaletin terasa açılan kapısını açmaya yeltendi. Açamadığında uyku sersemliğiyle kapının sıkıştığını zannetti ama tüm kuvvetiyle kapı koluna bastırdığında dahi açılmadığını gördüğünde kendine gelerek, kapının kilitlendiğini anladı. Gece vakti birilerinin kat tuvaletinde olamayacağını bildiği halde kapıyı yumrukladı. Elleri acımaya başladığında vazgeçti ve kollarını birbirine sararak terasın korkuluğuna yaklaştı. Asansörden çıldırmış gibi çıktığında, arkasında taş gibi donmuş bir çocuk bırakmıştı. Deniz'in, kendisini arayıp aramadığını bilmiyordu, üstelik hangi ihtimalin daha kötü olduğunu da kestiremiyordu. Arıyorsa eğer, bunun tek nedeni, kendisi gibi bir potansiyel katilden kurtulmak olmalıydı. Aramıyorsa - kızın içi cız etti - bu da çocuğun, kendisini zırnık kadar önemsemediği anlamına geliyordu. İçine doğan ufak bir ümitle saçlarının arasında çip olup olmadığını kontrol etti ama yoktu. Uin'in, tedaviden önce kafasındaki çiplerden kurtulduğunu tahmin etti. Yağmur şiddetlenirken, dişleri soğuktan tıkırdamaya ve kasları istemsiz olarak titremeye başladı. Belki burada ölürüm ve her şey kolaylıkla biter, diye düşündü. Yeniden soğuk fayansa uzandı ve terasın korkuluklarının arasından görülen geceye gözlerini kapattı. Gökgürültüsü kulaklarını doldurduğunda, uykuyla uyanıklık arasındaki köprüde sarsılarak yürümeye başlamıştı.

Yüzüne yoğun bir alevin sıcaklığı çarparken, burası cennet olmalı diye düşündü. Cehennemin ateşten olduğunu söylüyorlardı yine de Hira'ya göre, cennet mutlu olduğunuz yerdi. İliklerine kadar ısınırken, uyumadan önce kafasında olan can sıkıcı düşünceleri unutmuştu ve mutluydu. Öfkeli bir kız sesinin, "Kendini de onunla birlikte ölüme sürüklüyorsun." dediğini duydu.

KOLYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin