4.8

3.8K 177 17
                                    


Keremcim Potter: Balım?

Keremcim Potter: Gelmiyor musun

Keremcim Potter: Camdaydın, gördün beni değil mi

Keremcim Potter: Az önce eve geldim

Keremcim Potter: Ve seni çok özledim

Keremcim Potter: Bekliyorum güzelim

Mesajlara boğazımdaki yumruyla baktım. Seviyordu beni işte. Sevdiğini sanmıyordu. Seviyordu.

Sevmeyen biri böyle hissettirebilir miydi?

Odamdan çıktım ve hala aynı yerde oturan ablamın yanına yürüdüm.

Ablam beni görünce meraklı bakışlarla ayaklandı. "Daha iyi misin, bebeğim?"

"İyiyim, abla," dedim. Yalandı.

"Şey diyecektim... Biz Kerem'le..." Gözlerimi yumdum. "Kerem'le buluşacaktık. Bana yazdı şimdi."

Ablam gülümsedi bana. Mutlu bir gülümseme değildi. Hüzün içeriyordu bolca. "Müsaitse bize gelebilir mi? Çağırabilir misin?"

Bunu tahmin ettiğimden ablamın yanına gelmiştim zaten.

"Çağırayım," diye fısıldadım. Biraz sonra bu ev içinde konuşulacak konular, benim için siyah beyaz bir filmdi.

Bal Böceği: Kerem

Bal Böceği: Müsaitsen bize gelebilir misin

Keremcim Potter: Güzelim

Keremcim Potter: Bir sorun mu var

Bal Böceği: Gelebilir misin

Keremcim Potter: Geliyorum

"Geliyor," diye fısıldayarak konuştum yine, ablama bakarken.

"Ahsen," dedi ablam ve telefonu tutan elimi tuttu. "Kabullenmesi çok zor, biliyorum. Ama geçici bir şey bu. Göreceksin, geçecek. Sadece zaman gerekiyor."

Her şey için zaman gerekiyordu. Peki zaman, gerçekten bazı şeyleri düzeltebilecek güce sahip miydi?

"Ona nasıl diyeceksin? Yani ne diyeceksin? İnkar edecektir," dedim mutsuz bir sesle. Bunu biliyordum çünkü okuduğum örnek vakalarda, genelde ilk aşama inkar oluyordu.

Vakaları birer birer aklımdan geçirdim. Bir psikolog adayı olarak baktığımda, hepsi tedaviyi gerektiren vakalardı ve kişinin inkar etmesi bunu değiştirmiyordu. Ama şimdi, o kişinin yakını olarak olaylara baktığımda, nasıl da dipsiz bir kuyu olduğunu yeni yeni anlamlandırıyordum.

Kolay sanıyordum. Olması gerekeni kabullenmenin kolay olduğunu ve atlatmak için zaman gerektiğini söylemenin basit olduğunu sanıyordum.

Şimdi o hikayenin içindeydim ve psikolog koltuğunda oturmayınca, hiçbir şeyin bu kadar kolay olmadığını boğulur gibi anlamıştım.

Zil çaldığında, derin bir nefes alarak kapıya ilerledim ve kapıyı açtım.

Giydiği siyah eşofman, kapüşonlu sweat ve taktığı gözlükleriyle karşımdaydı işte.

Gözlüğü ona öyle yakıştırıyordum ki, onu böyle gördükçe içimde çocuksu bir heyecan var oluyordu.

Kendimi tuttum.

"Ahsen?" dedi şaşkınca. "Sen iyi misin? Bir şey mi oldu?"

"Geçsene," dedim geri çekilerek. İçeri girdi. Bakışları bendeydi ve endişeliydi.

Elleri yanaklarıma uzandığında, kendimi geri çektim. Kaşları çatıldı.

"Ahsen?"

Bir şey demedim. "Ablam bekliyor," diyebildim yalnızca.

"Kübra abla mı?" Yalnız olacağımızı düşünmüş olmalıydı.

Onu onayladım ve içeri geçtik.

"Hoş geldin, Kerem," dedi ablam ve sarıldılar. Kerem koltuklardan birine oturduğunda, dikkatle ablama baktı: "Bir sorun mu var, Kübra abla?"

Dolan gözlerimle derin bir nefes aldım ve Kerem'e bakmadan yalnızca ablama odaklandım. Ablam bana baktı ve, "Ahsen, annem seni aramıştı. Ona geri döner misin? Önemli sanırım," dedi ve gülümsedi.

Yalnız konuşacaklardı.

Zaten doğru olan da buydu.

Bir şey demeden salondan çıktığımda, Kerem'e değen bakışlarımda sönmüşlük vardı. Göz göze geldik fakat bakamadım. Direkt salondan çıktım.

Odamda yatağımın üstüne oturduğumda,"Allahım," diye fısıldadım. "Lütfen."

Sizin çok sevdiğiniz ve onun da sizi sevdiğini sandığınız birinin, aslında sizi bir yara bandı olarak kullanıyor olma ihtimali, insanı lavların arasında yürüyormuş gibi hissettiriyordu.

Birkaç saniye süren sessizlikten sonra, bir bağırış duydum. Kerem'in sesiydi.

"Kübra abla, bu çok saçma," diyordu.

Ablam ne dediyse bağırmamış olacak ki, duymamıştım.

Dakikalar geçti. Çıt çıkmıyordu. Ne konuşuyorlardı? Kerem nasıl hissediyordu? İkna olmuş muydu? Kabul etmiş miydi bu durumu?

Göz yaşlarım yanaklarımda kuruduğunda, günün bitmesi için dua ediyordum.

Salona gitmemek için kendimi tutarken, odamın kapısı çalınarak açıldı. Kerem'i görmeyi bekleyen bakışlarım, ablamla karşılaşınca duruldum.

Ablam gülümsedi.

"Kerem?" dedim sorarcasına.

"Gitti," dedi. "Ama... Kabul etti. Çok zor oldu. İnanmadı tabi böyle olduğuna, seni çok sevdiğini söyledi."

Yeni gitmiş olma ihtimaliyle hızlıca yataktan kalktım ve camdan baktım. Apartmanına yürüyordu.

Camı açtığımda çıkan ses sitenin içinde duyulduğunda, durdu. Kafasını yavaşça kaldırarak bana baktığında, yüzüne vuran lambadan gözlerini gördüm. Kızarıktı.

Ağlamış mıydı?

İçim sıkılıyordu.

Öylece baktı bana. Ben de ona baktım.

"Seni çok seviyorum," dedim dudaklarımı oynatarak. Okuyabilmiş miydi emin değildim. Onu sevdiğimi bilmesi gerekiyordu.

"Ahsen?" dedi ablam içerden.

Derin bir nefes aldım. Bir şey söyleseydi ya şu an.

Dudakları kımıldadı: "Özür dilerim."

Dudaklarım titrediğinde, elimle dudaklarımı kapattım ve ağlama krizimi dindirmeye çalıştım.

Üzgün gözleriyle bakıştıktan sonra, hızlıca yürümeye devam etti ve apartmana girdi.

Camı kapatıp içeri geçtiğimde, ablam yatakta oturuyordu hala. Yanına oturdum.

"Abla..." dedim. Sesim, yardım dileği gibiydi.

"Canımın içi," dedi ablam ve bana sarıldı.

Ablama güveniyordum ve şu an dayandığım tek şey buydu.

Kerem beni seviyordu. Bunu biliyordum. Yalnızca bir süre psikolojisini toparlaması gerekiyordu, o kadar.

Bunu atlatabilirdik.

Zaman.

*

:"))))

Vizelerim beni duvardan duvara fırlatıyor sözde online bir de......
ders çalışmam gerektiği için bölüm yazmak daha cazip geldi hdlwjdwldksl

Okuduğunuz için teşekkür ederimm💖

carpe portus|textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin