"05 - Mahmut Sen Misin?"

15.3K 910 77
                                    



5. MAHMUT SEN MİSİN?

KIVANÇ TANYERİ.

Komutana bir baş selamı vererek odasından çıktığımda içtimaya ne kadar kaldığını tartıyordum kafamda. Çok bir vaktimin kalmadığı, yeni yetmelerle uğraşacağım açıktı. Yine de kendimi yemekhaneye adımlamaktan alıkoyamadım. Merak ediyordum şu küçük kızın bana bahsettiği adamı, kimdi ve hangi götle benim numaramı o tatlı kıza vermişti?

Kızın zamanlamasının manidar olmasının yanı sıra oldukça enteresan bir kişiliğinin de olduğunu düşünüyordum. İster istemez bu fikrim, onun henüz toy, bilinçsiz olduğu gerçeğiyle perçinlenirken bu boş geçen zamanlarda biraz olsun meşgul olabildiğim için sevinmiyor değildim.

Yine de bu eşek şakasının ardındaki kişiyi bulup bir silkelesem fena olmazdı.

Yemekhaneye adımımı atar atmaz oturan birkaç kişi de ayaklanıp selam verdiğinde geçen hafta gelen Hataylı çocuğunun omzuna vurdum hafifçe. Onu yavaşça yanıma çektiğimde omzundaki tozları silkeleyerek kolunu kavradım ve kendime yaklaştırdım. Hataylı biraz korkarak üzerime eğildiğinde, "Bir şey mi vardı komutanım?" diye bir soru yöneltti.

Onayladım. "Var, Hataylı, olmaz olur mu? Bir adamı arıyorum ben, kantinde görevini icra ediyormuş. Adı Mahmut, nerede bulurum ben onu koçum?"

Çocuk hızlıca ardımdaki kapıyı gösterdiğinde başımı salladım ve sessizce o tarafa yöneldim. Adımlarımın aksine mutfağa girişim oldukça sesli olurken tüm herkes bana dikkat kesildi, biri dışında.

Birkaç büyük adımda koca çorba kazanını karıştıran sarışın, kısa boylu, keçi sakallı çocuğun yanına vardım. Diğerleri de bir çırpıda mutfağı terk etti bu sırada.

İri avucum ensesini avuçladığı an kapana kısmak ister gibi sıkılaşırken dudaklarından boğuk bir inilti döküldü çocuğun ve tuttuğu tahta kaşığı hızla kazana geri attı.

Biraz tombul olan yüzü bana doğru döndüğünde gözbebeklerinin küçülmesini saniyesi saniyesine seyrettim. Ne yaptığının pekala farkındaydı, keçi sakallı Mahmut.

Tek bir hareketle Mahmut'un bedenini bana doğru çevirdiğimde dilimi şaklattım. İrkilerek geriye doğru esnedi.

"Eee," diye mırıldandım. "N'aber Mahmut?"

Nemden dolayı oldukça sıcak olan mutfak derin bir sessizliğe gömüldüğünde Mahmut, sertçe yutkundu. Hızlıca birkaç defa bedenini sarstım. Alnından aşağıya ter damlaları dökülmeye başladı. Yüzümü tehditkâr bir edayla yüzüne doğru eğdim. Tek gözümü kırparak "Kimim ben Mahmut?" diye sorduğumda, "K-Komutan!" diye kekeledi. Gülümseyerek onayladım onu. "Aynen Mahmut," dedim. "Ben senin komutanınım. Peki, sen kimsin Mahmut?"

Yutkunamadı. "Hiç kimse komutanım."

Bir defa daha dilimi şaklattım. "Yanlış, Mahmut. Sen eşek şakasının ne demek olduğunu bilmeyen bir avanaksın."

Başını hızla yere doğru eğdi. "Haklısınız komutanım." dediğinde elleri de hızla önünde birleşti. Bir an için elleri pantolonuma değdiğinde "Höst!" diyerek hızla yapıştırdım bir tane ensesine.
"Ellerine dikkat et lan! Bıraksak ayaküstü komutanını götürecek, gevşek!"

"Yok komutanım, olur mu öyle şey? Ben vallahi kadınlara tapan bir yaratığım. Otuz altı buçuk ayak seviyorum ben, zaten sizinkinden bende de var. Neden ayaküstü götü—"

Mahmut'u ensesinden tuttuğum gibi kolumun altına aldığımda öyle ince bir sesle çığlık attı ki kapının dışındaki adamların duyduğuna emindim. Bu yüzden bir kere daha geçirdim ensesine. "Düzgün bağır ulan. Yanlış anlayacaklar, dedikodum çıkacak senin yüzünden pezevenk!"

Mahmut bir kez daha acıyla inledi. "Ay komutanım, ne yapayım ama? Sizin eliniz de maşallah eşşşşşşek ölüsü gi— AH!"

"Mahmut, sus! Sikeceğim belanı şimdi oğlum senin. Lan ben ne için geldim buraya, sen bana ne yaptırıyorsun?" dediğimde onu bırakmamdan faydalanarak üzerini hızlıca düzeltti. "Bilmem komutanım," dedi. "Ne için geldiniz?"

Bir defa daha uzanıp ensesine yapıştırdığımda, "Komutanım siz de beni kum torbası yaptınız!" diye inledi. Gülmemek için ağzımın içini ısırdım. Bu tiplemeler de hep beni buluyordu.

Bayağı bir vakit kaybettiğimin farkına vararak doğruca "Sen hangi kafayla verdin numaramı, güzelim kıza?" diye sorduğumda gevşekçe gülerek yeri izledi bir süre. Avanak adam.

Ardından "Harbi güzel kı— AHH!" dediğinde sözlerini yine bir acı eşliğinde sonlandırdı. Ensesini kaşıyarak bana yandan bakışlar attı ve devam etti: "Vallahi komutanım ben yazmayacağına emindim kızın ama yazarsa siz zaten direkt engellersiniz, yine de eğlence olur diye düşündüğümden verdim vallahi."

Bir süre tepki vermedim. Avuçlarımın içi kaşınırken, daha fazla duraksamanın manasının olmadığının bilincinde olarak sarı kafayı saçlarından tuttum ve sakin bir hareketle kaldırdım. Bir defa daha ayaklarını yerden keserek silkeledikten sonra net bir şekilde usulca sıraladım tüm isteklerimi.

"Her gün en erken sen kalkacak, tüm koğuştakileri bir bir uyandıracaksın. Ben geldiğimde eğer biri dahi hazır halde olmazsa en az üç hafta boyunca hafta sonu iznin puf diye yok olur, Mahmut. Bu olay ikinciye tekrar ederse Askercell hattına geçiş yaparsın. Hadi, diyelim ki üç oldu; tuşlu telefonunu rüyanda görürsün. Anladın mı ulan beni?!"

Mahmut, yaklaşık beş defa başını salladığında sarı çocuğu son bir defa daha sarsarak ittirdim. "Hadi, şimdi işinin başına! Çorbaya da diğer malzemelerden çalıp bir tadı olsun diye hayvan gibi tuz ekleme! Kör gözle düşmana nasıl sıkalım ulan!"


Şey... oy atar mısınız bebikolarıımmm

VEEE NASIIILL? Beyimizi sevdiniz mi? Biraz asabi benim oğluşum ama 30 yaş sıkıntısı olarak yorumlayalım... <333

Kantinci Komando - Texting +18Onde histórias criam vida. Descubra agora