01

274 21 104
                                    

Pansy Parkinson, Hogwarts'ta altıncı yılını okuyan sıradan bir Slytherin öğrencisiydi. Derslerine girer, ödevlerini yapar, arkadaşlarıyla vakit geçirirdi.

Böyle sıradan günlerden birinde Pansy Slytherin ortak salonundaki şöminenin karşısındaki ikili koltuğa oturmuş, yanındaki arkadaşlarıyla çene çalıyordu.

"Size söylüyorum, o kız bir kanıbozuk olabilir ama gerçekten çok güzel olduğunu inkar edemezsiniz."

Pansy, kanıbozuk kelimesini duyduğu anda dedikodu yaptığı Daphne Greengrass'ın anlattıklarını dinlemeyi kesip başını erkek grubuna çevirdi.

"Anlamadım Blaise?" dedi tek kaşını kaldırarak.

"Blaise kanıbozuklara ilgi duyuyor," dedi tekli koltuklardan birine yayılmış olan Draco Malfoy yüzünü buruşturarak. Yerde oturup Theodore Nott ile satranç oynayan siyahi çocuğa ondan tiksiniyormuş gibi baktı.

Kalesi ile Theo'nun atını yerken "Asla bir kanıbozukla olmam Draco, Pansy, bunu siz de biliyorsunuz," dedi Blaise Zabini. "Sadece çekici olduğunu söyledim."

"Peki niye bunu belirtme ihtiyacı duydun?" dedi Pansy.

"Çünkü Draco da-"

"Bilmem, bir anda söyleyiverdi," diye telaşla onun sözünü kesti Draco. Pansy'nin yanında oturup onları merakla dinleyen Daphne'ye endişeli bir bakış attı. "Blaise'i bilirsin Pans, boş yapıyor yine."

"Susar mısın Draco, Blaise tam seninle alakalı bir şey söylüyordu," dedi Pansy ona kaşlarını kaldırarak. "Neyi gizlemeye çalışıyorsun?" Theo'nun veziri tarafından acımasızca yenilen filini umutsuzca izleyen Blaise'e döndü. "Devam et."

"Çünkü Draco, Astoria Greengrass'ı anlatıyordu ve onun bir Slytherin olmasına rağmen Gryffindor'lu kanıbozuk ve bulanıklarla nasıl anlaştığına şaşırdığını belirtiyordu," dedi Blaise. "O Weasley kızıyla iyi geçiniyorlar."

"Ve sen de Weasley kızını çekici buluyorsun, ha?" dedi Pansy kaşlarını kaldırarak.

"Eh, okulun yarısı benimle aynı düşünüyor-"

"Okulun yarısı salak o zaman!" dedi Pansy, onun sözünü keserek. "Ama onlar safkanlığın önemini anlamıyorsa bize ne, sana ne Blaise? Biz de kanıbozukları yüceltmeye başlarsak safkanlığımızın anlamı kalmaz, onlar gibi oluruz." Ardından Draco'ya döndü. "Peki Greengrass'tan sana ne? Normalde onun lafını Daphne'nin yanında ağzıma almazdım ama Daphne de böyle düşünüyor, ailesi Kutsal 28'deyken o resmen bir kanıbozuk gibi davranıyor, melezler, bulanıklar ve kanıbozuklarla arkadaşlık kuruyor."

"Doğru," diye onu onayladı Daphne. Sarı saçlarının önüne düşen tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. "O ailemizin yüz karası. Gerçi, direkt benim ailem soyumuzun yüz karası. Annem, babam, Astoria... Böyle devam ederse Kutsal 28'deki yerimizi kaybedeceğiz ve bu benim istediğim son şey."

"Biraz abartmıyor musunuz?" diye mırıldandı Draco'nun oturduğu koltuğa sırtını dayamış oturan Theo, ama bunu kadar kısık sesle söylemişti ki kimse duymamıştı.

"Efendim Theo? Bir şey mi dedin?"

Pansy'ye baktı Theo. Bir şey söylemek istermiş gibi ağzını açıp kapattı, ardından bıkkın bir nefes verdi ve omuz silkip "Blaise'i yendim," dedi. Veziri, Blaise'in şahını yerken "Şah ve mat!" dedi zaferle. Ayağa kalktı ve "Dostum, biraz satranç öğren de öyle gel," dedi, ardından başka bir şey demeden doğruca erkekler yatakhanesine gitti.

"Bazen onu hiç anlamıyorum," dedi Blaise, arkasını dönüp Theo'nun az önce girdiği erkekler yatakhanesine bakarak.

"Ben de öyle," dedi Draco omzunu silkerek. "Babasının önde gelen bir Ölüm Yiyen olduğunu hepimiz biliyoruz, ama ne zaman safkanlık konusunu açsak kaçarcasına gidiyor. Yanındaki çikolatalı kurbağayı uzatsana Blaise."

heart to heart (ginny weasley × pansy parkinson)Where stories live. Discover now