XVIII. Tek Erkek Safkan Cadı 🐈‍⬛

1.1K 234 149
                                    

Jeongin

Telefonda oyun oynarken bir anda düşen aramayla saate baktım.

Dün sabah Minho ve Felix kahvaltıdan sonra gitmiş, Seungminler de evi toplayıp temizliğe yardım ettikten sonra akşam yemeği yiyip gitmişlerdi. Minho giderken bu 'Motorla Gezme Date'ini planlamamız konusunda benden söz almıştı ve gece beni arayıp bunu geröekten ayarlamıştı.

Bu akşam 8'de gelecekti ve beraber gezecektik. Nereye gideceğimiz hakkında fikrim yoktu, sadece gezmek ister misin demişti ve kabul etmiştim.

Şimdi ise saat 8'e çeyrek vardı.

"Alo?" diyerek açtım telefonu.

"Minho ben, Jeongin. Hazır mısın?" Açık konuşmak gerekirse Minho'nun ona 'aramada adın görünüyor bak, kayıtlı' dememe rağmen sürekli kendini tanıtarak telefonu açma alışkanlığı oldukça tatlıydı. İstemsizce gülümsememe sebep oluyordu.

"Hazırım. Seni bekliyordum." dedim gülmemi durdurarak. Sesim sandığımdan daha keyifli çıkmıştı.

"On beş dakikaya oradayım. Rüzgar geçirmez bir ceket giydiğinden emin ol. Bir de istersen bisiklet eldivenlerini tak. Soğuk elini acıtır, gece ayaz olabilir."

"Tamam, görüşürüz." diyerek onu onayladığımda o da karşılık vermiş ve benim kapatmamı beklemişti. Telefonu kapatıp kenara bıraktıktan sonra sırt çantamı açıp mutfaktaki yiyecek dolu saklama kaplarını iyice alüminyum folyo ile kapladıktan sonra çantama yerleştirdim.

Bana söylediği tek şey ufak bir örtü ve yiyecek ayarlamamdı. Dün Seungminlerle hazırladığımız yiyecekleri doldurmuştum kaplara.

Çantamı kapının önüne koyup dolaptan dediği gibi rüzgarı önleyecek bir ceket almış ve çantanın şişe cebine eldivenlerimi bırakmıştım. Eşyalarımı alıp, Minho'nun hâlâ bende bıraktığı kaskla beraber çantamı yani, evden çıkıp kapıyı kilitledim. Annemler bu gece geleceklerdi ve eve onlardan sonra gelme ihtimalim bile olabilirdi. Ne zaman geleceklerini bilmiyordum. Bu yüzden anahtarı saksının içine gömüp üstüne parmağımla minik bir çukur açarak koşturmuştum aşağı.

Minho karşı kaldırımda durmuş kaskını çıkarırken sağa sola bakıp hızlıca yanına gittim.

"Selam."

"Selam. Bunu çantana koyar mısın?" diyerek gidona astığı karton kutuyu verdiğinde çantamı açıp içine yerleştirdim. "Ne bu?"

"Sürpriz." diyerek kaskını taktı. "Atla hadi."

Arkasına oturmadan önce çantamı sırtıma yerleştirip arkasına bıraktığım kaskı takmış, motora çıkıp kaskın vizörünü kapattıktan sonra ellerimi benzin deposunun oraya yaslamıştım.

Minho motoru biraz bağırtıp sürmeye başlarken bizim binaya dönüp bakma ihtiyacı hissettim. Yine huysuz komşum cama çıkmış, elini kolunu sallayarak arkamızdan kızıyordu.

Minho aynadan binaya bakıp aynayı tekrar ayarladığında beni gördüğü fark etmiştim. Şeffaf vizörden ona göz kırptığımda gülüşünü göğsümde hissettim.

Kısa bir süre sonra sonunda durdupunda nereye geldiğimizde bakmak için doğruldum. İkimiz de motordan inince elini uzattı bana. Elini tutmak, ilk defa içimi bir hoş ederken beni sürüklemesine izin verdim.

Bir ağacın altında, deniz seviyesinden oldukça yüksekte ufak bir çadır vardı.

"Yok artık?" dedim şaşkınlıkla.

"Arada burada kamp yapmak güzel oluyor." dedi Minho gülerek.

"Tek başına mı?" beni onaylamış, çantamı sırtımdan almıştı. Havada ılık ve hafif bir esinti vardı. Zaten iyice yaza yaklaşmıştık, akşamları bile hoş meltemler esiyordu artık.

XXI. Yüzyıl Cadısı 🐈‍⬛ /JeongHoWhere stories live. Discover now