XII. Kanka Gecesi🐈‍⬛

1K 222 170
                                    

"İkinci bir basın açıklaması için burada toplanmış bulunmaktayız." Jeongin eline aldığı, bu sefer Chan'a ait olan, tarakla tekli koltuğun tepesine çıkmışken üç arkadaşı Chan'ın yayla gibi yatağına uzanmıştı.

Kanka gecesi yaptıkları bir günde, saat 11 civarındaydılar. Zaten akşam yemeğine gelmişlerdi ve konu anca Jeongin'in basın açıklamasına gelebilmişti.

Önlerinde çeşit çeşit cipsler, 500mL tenekelerdeki enerji içecekleri, çikolatalar, jelibonlar ve Chan'ın annesinin getirip "Yiyin; güç, kuvvet, vitamin olsun." diyerek bıraktığı neredeyse ateşli meyve tabağıyla beraber yatağa yayılmışlardı. Jeongin ise yapacağı basın açıklaması için koşarak eline tarak alıp tekli koltupun tepesine çıkmıştı.

"Öncelikle bir sorum var efendim." dedi Jisung el kaldırıp. "Minho cadı, değil mi?" dediğinde Chan göz devirip kafasına vurdu gencin.

"Salak, onu açıkayacak işte sus da dinle." dediğinde Jisung dudak büzdü.

"Hyunjin ve Changbin beni sizin gibi zorbalamıyor, artık en yakın arkadaşlarım onlar." dediğinde Seungmin yattığı yerden doğrulup yüzünü ekşiterek Jisung'a döndü.

"Hani ikisi de kocandı lan?"

"Oğlum!" dedi Jisung yükselip. "Ver mikrofonu, bomba haberim var size." diyerek ayaklanmış ve Jeongin'den tarağı almıştı.

"Neymiş?" dedi Chan göz devirip. Hyunjin ve Changbin konusu her zaman sinirini bozuyordu. Seungmin ve Jeongin ona bakıp birbirlerine dönmüş, göz kıpmışlardı.

İkisi arasında bakışlarıyla anlaşırken tek bir şeyi düşünüyorlardı: Chan kesinlikle Jisung'a aşıktı.

En azından hoşlandığını hissediyorlardı.

"Changbin ve Hyunjin," diyerek gerilim yaratmak için birkaç saniye sustu. "Çıkıyorlar!" diye çığlık sttığında üçü de harbiden şok olmuştu.

"Konuştuklarını bile görmedim daha önce." dedi Chan kaşlarını çatıp.

"Biz grup olduk ya, bir buçuk aydır da vakit geçiriyoruz. Hyunjin ödev yapmadığımız için deliriyordu. Bir gün birimizle bir gün birimizle çalışıyordu çünkü bir araya gelince boş yapıyormuşuz." dedi Jisung eğlenerek.

Chan, onun bu duruma hiç üzülmemiş olmasına sevinirken Jisung ellerini çırptı. "Bir ara Hyunjin beni çağırmadı ama böyle, dört beş gün boyunca hiç çalışmadık. Sonra Changbin'e yazdım. Benimle çalışıyor istersen gel dedi. Ben de canım sıkıldığı için, hem gözüm gönlüm de açılsın diye, gittim. Annesi açtı kapıyı falan ben odaya bir daldım, bu ikisi öpüşüyor. Odadan bir çıkmışım, bir saat utancından konuşamadılar benimle. Sonra ben de ikisini çok yakıştırdığımı falan söyledim. Meğer," diyip enerji içeceğinden koskoca bir yudum aldı.

"Bir gece Changbin onlarda çalışırken uyuyakalmış. Hyunjin de onu uyandıranamış, zor bela yatağına yatırmış. Üstüne düşünce dudakları denk gelmiş hafiften. Changbin uyanmış, bunlar da öpüşmüşler. Benle buluşmadığı günlerde Changbin'le de buluşmamış." dediğinde Jeongin kahkaha attı.

"Bu ne oğlum romantik komedi mi çekiyorlar?"

"Diyen de boynunda Minho'nun kolyesini taşıyor. Bana bak aşıksan itiraf etmenin tam vakti." dedi Chan yerine gelen keyfiyle.

"Abi ne alaka şimdi ya?" dedi Jeongin göz devirip.

"Lan önce o sizde kaldı, sonra sen kaldın onda. İkisinde de beraber uyudunuz, şerefsiz." dedi Seungmin arkadaşına yastık atıp.

"Cuma gününden itibaren başla anlatmaya." dedi Jisung mikrofonu, tarağı, arkadaşına uzatıp.

"Hastalıktan geberiyordum, okula gidip bana gelmediniz. Sonra takım çalışmalarınıza gittiniz. Ben de Minho'yu aradım. Çok kötüyüm falan filan ertelesek mi ayağına; o da, gelmemi ister misin, dedi. Biliyorsunuz hastalanınca aşırı şımarığım, gelmesini kabul ettim. Çorba yaptı, bana zorla banyo yaptırdı, tabii ki gelmedi yani beni kıyafetli halde banyoya bırakıp mutfağa gitti. Sonra beraber film izledik saatlerce, yattık. Yani uyuduk anlamında yattık!"

Üç arkadaşı Jeongin'e kahkahalarla gülerken o demin oralara bir yere düşen yastığı onlara atmıştı. "Gülmeyin fesat mahluklar."

"Ya bu," dedi Jisung yüzünü buruşturup. "Cadıyla vakit geçire geçire, yüzlerce yılı olan kelimeleri öğrendi." dediğinde hepsi bir daha gülmüştü.

Jeongin göz devirmiş, boğazını temizlemişti. "Her neyse! Sonra sabah yanına gittim, odam sıcak diye. Aslında bizde kaldığını falan unutmuştum. Annemlerin odasına gidecekken yanına çağırdı. Orada pentagramı gördüm. Sonra kahvaltı falan derken ben pentagramı geceye kadar unuttum. Sonra, ertesi gün onlarda çalışacağım diye hiç uyumadım. Çalışırken cidden uyudum."

"Camış ya. Alo! Her bulduğun yerde ölü gibi uyuyamazsın!" dedi Chan ona bakıp.

"Sen uyuyamıyorsun diye kıskanma. Yattığın yeri beğenmeyip en ufak sese uyanıyorsun." diyerek Jeongin bir tur onu linçlemiş ve iki gün önce kaldığı odayı tarif etmişti.

"Müzik grubu posterleri, kitaplar, gayet düzenli bir oda, bazı kil çalışmaları falan... Hoş bir odaydı." dedi Jeongin. "Of ama gece bir kabus görmüşüm, altıma sıçtım. Bi ara kabusu kontrol ettim. Üstüme saldıran karanlık güçlerden korunduğumu hissettiğimde kaçmaya başladım ama sonra yine onların esiriydim. Ruhumu lanetliyorlardı." dediğinde Jisung irkilmişti. "Ama onlar lanetleyemeden biri beni kurtarmaya geldi. Sonra korkuyla uyandım. Minho'yu gördüğüm gibi ona sarıldım." dediğinde hepsi şaşkındı çünkü Jeongin aralarındaki en korkusuz kişiydi. Üçüne de korku filmi izletip üçünü de altına yapacak kıvama getirdikten sonra bir de onları korkutup dayak yerken keyif alan manyağın tekiydi.

Böyle bir rüyadan korkması garip gelmişti onlara.

"Harry Potter ruh emiciler gibi mi?" dedi Jisung.

"Kanka sana yemin ederim onlara karşı olan korkun bunları görsen sans komik gelirdi. Aklımı kaybediyordum oğlum. O kadar korktum ki. Çok gerçekçiydi oğlum. Minho'nun kolyesine öyle bir güvendim ki, onu takana kadar kanım çekiliyormjş gibi hissettim. Sonra Minho'nun bana sarılmasına izin verip uyudum. Sabah erkenden banyoyu arıyorum ayağına da lütüphaneye girdim ve bilin bakalım ne oldu?" dedi Jeongin.

"Tabloların tarihini okudun?" dedi Seungmin merakla.

"Evet." dedi Jeongin de. "Dört yüz yıl önce yapılmış."

"Yani kafa karıştırıcı hali devam ediyor."

"Bir yanım cadı diyor bir yanım saçmalama cadı mı kaldı 21. yüzyılda diyor." dedi Jeongin. "Karşısına çıkıp harbiden cadı mısın diye sormama çok az kaldı." dediğinde üçü de ona gülmüştü.

"Şimdi Minho'nun cadı olmasını es geçersek," dedi Jisung ellerini çırpıp. "Hoşlandın mı ondan? Doğruyu söyle."

"Hoşlanmadım ama etkileyici biri. Tavırları, davranışları, görümüşü, ağırlığı, yetenekleri..." dedikten sonra kolyenin ucuyla oynadı. "Fena düşünceli ve bu en düşülesi özelliği ama ona olan ilgim ona olan merakımdan tetikleniyor olabilir. Bu yüzden ondan hoşlanmadığımı, sadece gizemi çözmek için kendimi yırttığımı söyleyebilirim." dediğinde hepsi oflayıp puflamıştı.

Sonra Jeongin mikrofonunu bırakmış ve Chan'ın projeksiyonunu çalıştırıp milyonuncu kere Cars serisini açmıştı.

Mater'ın Şimşek McQueen'e söylediği "en iyi arkadaş" kısmında yüksek sesle arkadaşlarına aşk kustuğunda hepsi onu hafif dövmüş, sonra sarılarak kucaklamışlardı sevgisini.

nasıl gidiyorr???

XXI. Yüzyıl Cadısı 🐈‍⬛ /JeongHoWhere stories live. Discover now