Eğer onu ve kendimi tarif etmemi isteselerdi zıtlık derdim.
O; büyülü bir denizin en dibindeki mercanlara ulaşırken ben, kumlar tenime tutunur diye kıyıda beklerdim.
O; gece kulüplerinin neon ışıkları arasında dans ederken ben, elimde defterimle gez...
Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.
Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.
Keyifli Okumalar🖤 6.NEFESSİZ KOŞULAR
"Desem mesela, böyle kalırsın işte."
Şu an yüz ifadem nasıldı bilmiyorum ama yerimde başka birisi olsaydı da aynı ifadeyle bakardı.
Net!
"Devrim, sen nasıl bir adamsın ya!" diye şaşkınlığımı gizlemeye çabalayıp konuştuğumda gülüyordu. "Pezevenk gömleklerin var, hatta bunlardan koleksiyon yaptığını düşünüyorum. Ayrıca gevşeksin ama merhametlisin de. Aynı zamanda çok uç fikirlere sahip bir patavatsızsın. Kısacası tutarsız bir adamsın."
Soluksuz sürdürdüğüm konuşma Devrim'in yüzüne yalnızca gülümseme olarak yansıdığında, "Gel şöyle yapalım, Ceylan," dedi harikulade bir fikir beyan edecekmiş gibi başlarken. "Biraz birlikte zaman geçirelim. Senin ve benim, o uç zevklerimizi ikimiz de tadalım. Mesela sen, beni müzelere götür ve ben de seni, eğlenebileceğin yerlere."
"Yalnız bir dakika," diye konuşmasını kestiğimde oldukça sert tutmaya çalıştığım ifademle, "Ben eğlenilecek kızlardan değilim," dedim.
"Evleniriz biz de..."
Ney! Konuyu saptırmaya bakın hele!
"Onu mu diyorum be!" diye çıkıştığımda hala gülüyordu. Her zamanki gibi. "Genelde benle kimse eğlenmez, sıkıcı bir tipim demek istedim."
"O zaman yanlış anlamaya müsait cümleler kurma, Ceylan," dedi yüzünü saran ciddiyetle. Devrim'in yüz ifadesini ilk kez böyle görüyordum. Devam etmek için dudaklarını araladığında gerginlikle parmaklarımla oynuyordum. Ansızın, "Aşık olurum sana, görürsün," dediğinde yutkundum.
Ne zaman ciddiydi, ne zaman şaka yapıyordu anlayamıyordum. Şimdi yine aynısını yapıyordu ve bu durum, beni daha çok geriyordu.
Ama ona belli etmeyecektim tabi ki.
"Bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş bak, o yüzden sözlerine dikkat et bence."
"Hadi ya," dediğinde şaşırmış gibiydi. "O zaman akşam eve gittiğimde otuz dokuz kere daha söylemem lazım." Düşünür gibi gözlerini havaya dikti. "Otuz sekiz mi yoksa?" Hareleri tekrar üstüme çekildiğinde, "En iyisi otuz dokuz kere aşk, otuz dokuz kere evlilik diyeyim ben," dedi.
