Gecenin Sonu

58 6 1
                                    

Ne olduğunu anlayamadan Seth ayağa fırlayıp sandalyeyi fırlattı ve Danny’yi yakasından yakalayıp duvara yapıştırdı. “SAKIN!” dedi dişlerinin arasından. “Bunu bana bir daha imada bile bulunma. O benim!” sesi birden öyle bir ürkütücü tonda çıktı ki tüylerim diken diken olmuştu. “O bana ait! Yalnız bana!”

 

“Seth!” diye bağırdım. “Kes şunu!” Danny’nin şuanda nefes alamadığından emindim. Korkuyla yanlarına gidip Seth’in elini tuttum. Ama bir milim bile oynatamadım. “SETH!” diye biraz daha fazla bağırdım ve Seth transtan çıkmış şekilde korkuyla bana döndü. “Lütfen, kes şunu!”

 

Seth, dönüp Danny’ye baktı. Sonra onu bırakıp kollarını duvara yasladı ve derin derin nefesler alıp vermeye başladı. “Üzgünüm!” dedi Danny Seth’e. “Gerçekten üzgünüm!” Seth, ona cevap vermedi. Hala kaburgaları körük gibiydi. Sanki burada kimse olmasa ağlayacakmış gibi duruyordu.

 

“Danny, Begüm! Neden misafir yatak odasına ya da TV odasına çıkmıyorsunuz. Belki konuşacaklarınız vardır!” dedim imalı sesimle ve ikisi de başıyla onayladı. Onlar gözden kaybolana kadar baktım. Onlar gidince ise kollarının altından geçip sırtımı duvara yasladım ve yüzünü iki elimin arasına aldım. “Gözlerime bak, Seth!” kafasını kaldırıp gözlerime baktı. Kolları hala duvara yaslıydı ve aşırı üzgün görünüyordu. “Seni seviyorum!” dedim her kelimeyi bastırarak. İngilizce ‘i love you’ cümlesi Türkçeye göre daha kolay baskın söylenebiliyordu. Tek hecelik telaffuzu da ağzımdan daha manalı çıkmasını sağlıyordu. Gözbebekleri titredi. “Az önce sen de söyledin. Ben sana aitim. Sana! Yalnız sana! Sen benim ilkimsin unuttun mu? Her konuda ilkimsin hem de! Bana bir şey olmayacak. Burada güvendeyim ve kırk yaşında da olsan elli yaşında da olsan burada seni ‘evimizde’ bekliyor olacağım.”

 

Gözlerini yumup “Evimiz mi?” diye sordu. Başparmağımla dudağını okşadım ve anında aralandı.

 

“Evimizde!” dedim. “İlk günkü heyecanıyla buraya her geldiğinde boynuna sarılıp seni bütün özlemim ve sevgimle öpüyor olacağım. Beni sensiz geçen günler çok çok üzer. Ama beni yıldıramaz!”

 

Kafasını eğip boynuma gömdü. “Ya yıldırırsa?” çenesini tutup gözlerine bakmak için kaldırmaya çalıştım. Ama izin vermedi. Demek ki ne kadar kötü durumda olduğunu göstermek istemiyordu. Şuanda onu bu duruma getirdiği için Danny’ye işkence etmek istiyordum. Kafasını kaldıramadığım için kollarımı beline doladım.

 

“Dört ay senin benden nefret ettiğini düşünerek yaşadım. Senden nefret etmeye çalışarak!” anında acıyla inledi. Bu hali beni mahvediyordu ve içimdeki acıyı büyütüyordu. “Ama edemedim!” dedim en sonunda yaşlarımı serbest bırakarak. “Her gece ağlayarak uyanıyordum. Senin bana söylediğin kelimeler kulaklarımda çınlıyordu. CANIM ÇOK ACIYORDU!” anında kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Bileğimi çevirip ona dikiş izini gösterdim. “Bana bu bileklik sürekli seni hatırlatıyordu. Ondan kurtulmak istedim. Ama onu ne yaptıysam bir türlü açamadım. Ama sonra aklıma onu kesmek geldi!” sulanan gözleriyle bileğimdeki kesik izine baktı. “Ama bıçak onu kesmedi. Kestiği şey bileğimdi. Herkes yine intihara kalkıştığımı sandı ve beni hastaneye zor yetiştirdiler. Onlara bu bileklik yüzünden diyemedim! Beni bu şekilde geçirdiğim dört ay yıldıramadı. Sen şimdi karşıma geçmiş altı ayın beni yıldıracağını söylüyorsun. Hem de senin de benim gibi bana kavuşacağın günü iple çekiyor olduğunu bildiğim halde! Ben senin benden nefret ettiğini düşündüğüm halde bekledim, Seth!”

Hayatımı Geri Verebilir Misin? (Komando Serisi-ll-)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon