Kırık Bir Kalp

77 7 0
                                    

Kaç saat uyuduğumu ilacın etkisi geçtiğinden anlıyordum. Lanet sekiz saat! Haykırarak uyandığımda ağlamaya başladım. Babama ihtiyacım vardı. Onun kollarında olup her şeyin biteceğini, dayanmam gerektiğini söylemesine ihtiyacım vardı. Ama sonra yanımdaki sesleri işittim.

“Onu sürekli bu şekilde görmeye dayanamıyorum.” Diyordu Seth üzgün bir sesle. “Ona bir bak!”

“O düzelecek doktorla konuştum. İlk zamanlar bundan daha da kötüymüş. İlerleme var dedi. Ayrıca ona destek olmak zorundayız. Onu bir başına buraya yolladığımızdan bütün suç bize ait!”

Hemşire içeriye dalınca acılarımın son bulacağı için dikkatimi kadına verdim. Aynı şeyleri rutin olarak yaşamak gerçekten zordu. Kadın işini bitirip gittiğinde yatakta doğrulup komodine uzandım ve su şişesini aldım. Onu bacaklarımın arasına sıkıştırıp kapağını açtım. Tek elle anca bu kadar yapabiliyordum. Suyu içtikten sonra onu komodine geri bıraktım. Islak mendille ağzımı sildim. Kapı açıldığında hasta bakıcısını görünce yüzüm acı bir gülümsemeyle aydınlandı.

“Eh, ben olsam bende gülümserdim.” Dedi kadın.

“En sevdiğim kokuyu bulabildin mi?”

“Evet.” dedi ve yanıma geldi. Saçlarımı okşadı. Bir anne gibi davranıyordu. Ama şikâyetim yoktu. Burada tek başına kaldığım ve annem ile babam olmadığı için benden daha çok üzülüyordu. Seth ile Danny’yi görünce gülümsedi. “Ah, birilerini görmek harika!” dedi.

“Öyle.” Dedim. Tiffy’nin şuanda burada olmaması da hoşuma gidiyordu.

Kadın tekerlekli sandalyeyi camın önünden alıp yatağımın yanına getirdi. Serum kablosunu çıkarıp jelatinle elimi sardı. Üstümdeki örtüyü alıp kirliliğe attı. “Bugün sana bir sürprizimiz var.”

“Sürprizleri sevmem. Ucunda hep kötü şeyler olur.” Dediğimde kadın acıyla yüzünü astı. “Ama belki senin niyetin bunu bir kez olsun değiştirir.” kırık olmayan elimle elini tuttum. Sol bacağımı yataktan aşağı indirirken acıyla nefesimi tuttum ve Danny ile Seth anında yanıma geldi.

“İzin ver yardım edelim.” Dedi Seth bana.

“Kendim yaparım.” Dedim geri çekilmesini ima eden bakışlarımla. Anında gözlerini kısıp geriye çekildi. İyi, şuanda ona ne kadar öfkeli ve kırgın olduğumu biliyordu. Burada kemiklerim tek tek kırılsa da onun yardımını istemiyordum. Bu yüzden alçılı bacağımı tek elimle tutup yatağın kenarına kadar itikledim. Kadında bana yardım edince büyük bir acı duysam da sandalyeye nihayet oturdum.

Kadın beni banyoya soktuğunda otopsi masası gibi şeye baktım. En azından ölü değildim. Kapı açıldığında iki hasta bakıcısı daha geldi ve beni soydular. Bu iğrenç bir duyguydu. Ama temizliğimi yaptıkları için onlara minnettardım.

Banyodan çıktığımda bana hastane elbisesi yerine eşofman giydirdikleri için mutluydum. Odaya geçtiğimde Tiffy ekibe katılmış ve Seth’e yine sırnaşık hareketlerle bir şeyler anlatıyordu. Ama beni fark ettiklerinde gözlerini hepsi bana çevirdi.

“Harika görünüyorsun, ordu kızı!” dedi Danny gülümseyerek. “Şimdi içim daha da rahatladı.”

“Benimde, büyük kurt!” dedim ve yüzündeki gülümseme daha da büyüdü. Ben kadınların yardımı ile yatağıma geri yatarken kapı açıldı ve doktor büyük bir sevinçle yanıma geldi. “Umarım bana her şeyin yolunda olduğunu söylersin. Bu surat ifaden hoşuma gitti.”

“Emin ol öyle!” dedi ve elindekini gösterdi. “Artık ağrını kesen şey bu ilaç olacak ve sen rahatça yemek yiyip, kusma hissi olmadığı için tok olacaksın.”

“Bu kulağa bomba geliyor. Peki, alçılar ne zaman çıkacak?”

“Hey, her şey sırayla!” Dedi doktor sevimli bir tarzla ve ilacı çekmeceye koydu. Dosyaya bir şeyler daha yazıp “Birazdan sana benim listeme uygun yemekler gelecek. Beğenmesen de yemek zorundasın. Çünkü kan değerlerinde değerler sınırların çok altına düştüğünü gördüm. Şimdilik bunun için ilaç yazmıyorum. Gereğinden fazla ilaç alıyorsun. O yüzden sadece ye!” derken sert baktı.

“Peki.”

Doktor Danny’ye bir işaret yapıp birlikte dışarıya çıktıklarında örtümü üstüme kadar çekip rahat bir nefes aldım. Seth, yanıma gelip yatağın kenarına oturdu.

“Konuşmalıyız.” Dedi. O sırada Tiffy’ninde çıkmış olduğunu fark ettim. Gözlerimi ona çevirip omuz silktim.

Onun bana söylediği cümleyi hatırlayınca da “Sana konuşmak istemediğimi söylediğimde işe yarayacak mı?” diye sordum ve suratındaki ifadeyle o cümlesini hatırladığını anında anladım.

“Hayır, yaramayacak.” Dedi. Ben ona bu cümleyi söylememiştim. Onun beni kırmasına, kalbimi paramparça etmesine izin vermiştim.

“O zaman buradan kalkıp gidemediğime göre seni dinlemek kalıyor!”

“Aynen öyle!” dedi öfkeyle. “Babanı kaybettiğinde senin yanında-”

“Evet! Bana bir kere bile iyi misin diye sormadın. Çünkü o sırada benim oradan gitmem için dilek tuttuğun kurdeleleri dilek ağacına bağlamakla meşguldün.”

Anlamayan ifadeyle “Dilek ağacı mı?” diye sorunca çok tatlı olmuştu. Ama bu gerçeği unutmamı maalesef ki sağlamamıştı.

“Keşke Amerika’ya gelmeseydim. O zaman aklımda hep o tanıdığım Seth olarak kalabilirdin.” Başını öne eğdi. Diyecek laf arıyor. Ama bulamıyor gibiydi. “Benim hayatında olmamı bile istemediğini söylemiştin. Neden buraya geldin? Danny mi sürükledi seni?”

Gözlerini kısarak bana baktı. “Gerçekten buraya gelmemin sebebinin Danny olduğunu mu düşünüyorsun?”

Omuz silktim. “Gelmek için bir sebep yok. Hatırlarsan bunu sen söylemiştin. Benim yanında olmam seni sinir ediyordu.”

“Onları sadece gitmen için söylemiştim.”

Kafamı iki yana salladım. “Onları kalbimi parçalamak için bilerek söyledin. Çünkü benim tanıdığım Seth bana orada kalamayacağımı ve benim için oranın güvenli olmayacağını söylerdi. Babamın ölümünden dolayı üzgün olduğunu ve ne hissettiğimi sorardı. Hayatımdaki tek kişinin babam olduğunu bildiği için bana akıl verirdi. Ne yapmam gerektiğini söylerdi.” Dolan gözlerimi yumdum. Geri açtığımda üzgün bir şekilde bana baktığını gördüm. “Ama benim tanıdığım Seth, beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Tek güvendiğim kişi olduğunu bildiği halde bana sırtını çevirdi. Bana iki saniyesini ayırıp içimdekileri anlatmama bile fırsat vermedi. Sadece oradaki işkence dolu günlerime eşlik edip o işkenceyi daha da arttırdı. O yüzden hayır, seni dinlemek istemiyorum.”

“Dinle-”

Kapı açılınca sustu ve başını öfkeyle kapıya çevirdi. Tiffy elindeki telefonu sallayarak Seth’e gösterdi. “Dom, Türk bebeğini merak etmiş. Bir orduya ihtiyacı varsa söylemesi yeter diyor.” Seth, yanımdan kalkıp yatağın yanındaki koltuğa oturup dirseklerini dizine dayayarak başını iki elinin arasına aldı. Tiffy, gözlerini kısıp yanına oturdu ve onun sırtını sıvazlamaya başladı. İspanyolca bir şeyler söyledi. Gözümü kısıp ikisini inceledim. Tiffy ona her ne dediyse Seth dönüp onun gözlerinin içine baktı. Âşık olduğu kız o muydu? Danny’nin bana bahsettiği ve bana benzettikleri kız? Seth, o gözlerin içine bakmaya devam ederken Tiffy’de ona bakıyordu. Ama Sonra Seth, birden kalkıp odadan çıkıp gitti.

“Ona bir baksam iyi olur.” Dedi kız ve hızla peşinden çıktı. Harika işkencelerim bitmek bilmiyordu. O gazetecileri bulup öldürmek istiyordum. Hem Danny’nin neden Türk gazetesi okuduğunu da anlayamıyordum.

Hayatımı Geri Verebilir Misin? (Komando Serisi-ll-)Where stories live. Discover now