4.DUYGUSAL TÜRBÜLANSLAR VARDIR

Начните с самого начала
                                    

İstifimi bozmadan göz ucuyla baktığımda, "Hoş bulduk, Ceylan," dedi Seren.

"Anahtarla değil de zile basarak gelseydiniz kapıyı açan ben olduğum için, size hoş geldiniz derdim."

Gaye, yalandan bir bozulmuşlukla, "Alacağın olsun," dediğinde Seren'e yandan bir bakış attı; sanki Gaye'yi tanımıyordum ve bu bakış, planı devreye sokuyoruz bakışı değilmiş gibi davranıyordu. Bazen benim insanların hareketlerini devamlı izlemekten analiz boyutuna geldiğimi de unutuyordu. "Biz de seni çok seveceğin bir yere götürmeye gelmiştik."

Kitabın kapağını kapattığım gibi kucağıma bıraktım ve duruşumu dikleştirdim. "Nasıl yani? Yoksa tiyatroya gelmeye mi karar verdiniz?"

Geçtiğimiz hafta kızları ve Nebahat Teyzeyi de dahil ederek bilet almıştım, ancak burun kıvırıp biz sıkılırız dedikleri için tek başıma gitmeye mahkum bırakılmıştım. Sanırım planı değiştirmişlerdi ve benimle geleceklerdi.

Kaşlarını birkaç kez kaldırıp indirdiğinde sinsi bir gülüş yakaladım Seren'in suratında. "Tiyatroya değil," dedi. "Akşam Can'ın doğum günü partisi var, oraya. Ayrıca tiyatro bugün değil, yarın. Aklın hangi devrime yenildiğiyse kendini toparla."

Devrim derken üstüne bastırarak söylediğinin farkındaydım, fakat kendimi savunamadım, çünkü telefonuma baktığımda gerçekten de tarihleri karıştırdığımın farkına varmıştım. Ve tekrar bir partiden bahsetmesiyle, "Neyiz biz?" diye sorarak cümleye girip devam ettim: "Holding sahibi babasının parasını sağda solda yiyen, o partiden bu partiye koşan, ortağın oğlu olan CEO'yu kafalamaya çalışan yaz dizisi başrolü mü?" Soluklandım ve hızımı kesmedim: "Her hafta bir partiye gidecek kadar bütçemiz yok diye biliyorum, ayrıca Can'dan da haz etmiyorum."

"Valla insanı sinir hastası eder bu kız!" diye konuşmaya başlayan Seren'e ölümcül bir bakış atarken, "Can, senin kuzenin ya hani," dedi. "Aynı zamanda Gaye'nin sevgilisi!"

"Kan bağım olan herkesi sevmek zorunda mıyım, Seren?"

Cevabı ben biliyordum, usulen sormuştum. Ayrıca aramızdaki husumeti bu kadar açık bilirken Can'ın yaptığı davranışlara saygı duymamı ve onu sevmemi bekleyemezlerdi. En büyük avantajım; Gaye'nin, Can ile aramdaki gerginliğe alınmamasıydı.

Dostluk ve aşk arasındaki o dengeyi rahatça kurabiliyordu, fakat her boku beraber yiyen tipler olduğumuz için Can'la sürekli yüz göz olmak zorunda kalıyordum orası ayrı.

"Hem Devrim'in orada kutlayacağız," dedi, bu defa konuşan Gaye'ydi ve iki sefer görüştüm diye, Devrim'in adını duyar duymaz koşacağımı sanıyordu. "Sonuçta Devrim, Can'ı tanıyor."

"Teşkilat gibisiniz ha!" dedim pes edercesine ellerimi kaldırdığımda. Bir yanımı da merak dürtüyordu nereden arkadaşlar sor diye ama tabi ki sormadım çünkü kesin onlar anlatacaktı.

Ve sekmez tahminlerim yine işe yaradığında, "Can olmasa Devrim'in mimarlık ya da organizasyon işini kesinlikle alamazdık," diye açıkladı Gaye. Buradan anlıyordum ki; tek seferlik kazandıkları büyük paraların kaynağı Devrim, kaynağı bulan para avcısıysa Can'dı. "Hadi Ceylan ya, hiç mi hatırım yok."

"Var," dedim dürüstçe. Çünkü ben, yalan söylemezdim; sadece gerçekleri saptırırdım. "Ama Can'ın yine beni düşüreceği durumu düşündükçe hatır gönül, ortamı usulca terk ediyor."

"Ben konuştum Can'la, bu sefer çenesini tutacak."

Seren net sesiyle konuştuğunda ona baktım. Gayet ciddi bir ifade vardı yüzünde; Can'a verdiği göz dağı kaf dağından büyüktü kesin. Ama benim ahmak kuzenim, yine susmayacaktı. Sonuçta, oğlan dayıya çekerdi ve onun dayısı, benim babamdı!

Fütürizm EtkisiМесто, где живут истории. Откройте их для себя