page 24: and it's taking over me

7.9K 763 731
                                    

Çünkü karşımda dimdik ayakta duran Alfa, ona dönmemle beraber tereddüt dahi etmeden kapşonunu indirdi.

Bazı anlar vardır. Bir şeyler olur ama siz çok sonradan yetişirsiniz olanlara. Puslu bir camın ardından bakıyor gibi hissedersiniz veya duygularınız öyle birbirine karışmıştır ki birisini öne çıkartıp tepki veremezsiniz.

Karşımda duran adamın yüzüne bakarken hissettiklerim tam olarak bunlardı. Titrediğini hissedebildiğim göz bebeklerim onun yüzünden ayrılmazken bedenim ona dönük değildi. Bunu yapmayı düşünecek kadar bile tepki veremiyordum.

Onu bir gün göreceğimi elbette tahmin ediyordum. İsmini bulduktan sonra yüzünü görmek daha basit kalıyordu mantıken ama hiç oturup yüzü nasıldır acaba diye düşünürken şöyle olsun, böyle olsun dememiştim. Güzellik algılarına uyması benim için önemli olsaydı onu öpmeden önce görmek isterdim ama değildi.

Onun Alfa olması benim dizlerimi titretmeye yeterken, gördüğüm yüzün bana göre kusursuzluğu nefesimi kesti.

Kahverengi gözlerim ilk önce indirdiği kapşonun altında saklanan, benim saçlarımdan biraz daha koyu bir ton olan saçlarına kaydı. Saçları bir tık uzundu, dağılmıştı. Yüzü, benden en azından bir-iki yaş büyük olduğunu gösterircesine bir olgunluğa sahipti. Normalde toplumun genelinde kusur olarak kabul edilen burnundaki hafif kemerden gri, bu uzaklıktan bile net şekilde parlaklığını seçebildiğim gözlerine kadar hepsi gözüme kusursuz gelmişti.

Kalbim, durduğu yerde kendi kendine hızlanmışken kurumuş ağzımı açtım ama bir şey diyemeden geri kapattım. Yalnızca iki dakika önceki olay aklımdan silinmişti, tek odağım karşımda duran bedendi.

Alfa, benden bir cümle çıkmayacağını fark ettiğinde dudaklarını yaladı, başını hafifçe eğerek gülümsedi ve "Hayatımda süzülmediğim kadar süzüldüm Göker." dedi, muzip olmasına rağmen pürüzsüz bir sesle. Bakışlarım gülümsediğinde yanağında oluşan çizgi şeklinde, sıralı birkaç tane gamzelerine kayarken bu hareketim onu tekrar güldürdü.

Bu hareketi karnımın kasılmasına sebep olurken yaklaşık iki dakikadır adamı dik dik süzdüğüm için daha fazla rahatsız olmasın diye gözlerimi kaçırdım. Ortamda ne zaman açıldığını bilmediğim loş bir ışık vardı, kendime gelme amaçlı boğazımı temizleyip bedenimi ona çevirdim. Sonra bu kadar aralık yeter diyerek bakışlarımı yine ona çıkarttım.

Kollarını göğsüne bağlamış, dik ama rahat sayılabilecek bir duruşla beni izleyen adamı döndüğüm için daha rahat görürken "Alfa." diye başladım cümleye.

Şimdi ne demem gerektiğini bilmiyordum. Yani, bana onun emrinde çalışan kişilerden ayrı olduğumu göstermek için yüzünü göstermişti. Bu olay zaten zar zor yerinde duran kalbimin duvarlarına baskı yapıyorken bir de beni izleyen bedene bakmak...

Yere basan sağlam postallarından biriyle bana doğru adım attı, sonra bir tane daha ve bir tane daha. Aramızda sadece iki adımlık boşluk kalana kadar yaklaştı bana. Bu kadar yakınımdayken gözlerinin soluk grisi iyice belli oluyordu, ışığın rengi sebebiyle kemikli yüzündeki yanakları iyice çukurlaşmış gözüküyordu.

Benden bir cevap beklediğini bildiğim için cümleye başlamadan dudaklarımı yaladım ama bununla beraber gözleri dudaklarıma düştüğünde, her yaladığım an böyle düşüyor muydu diye merak ettim. Yalnızca iki saniyelik, sanırım refleks olan bakışından sonra yine gözlerime çıktığında aklıma gelen ilk şeyi söyledim.

"Yanağında ben var."

Gözlerine bakarken göz ucuyla gördüğüm, elmacık kemiğinin üstündeki minik benden bahsetmiştim. Söylediğim şey bence ilişkimizdeki mantıksızlığa göre mantıklı kalan bir şeydi ama o, söylediğim şeye güldü. Gülerken titreyen göğsü ve yanağında belli olan gamzeler benim de yüzümde ufak bir tebessüm oluştururken "Biliyor musun, bunun farkındayım komiser." dedi alayla.

Şah [bxb]Where stories live. Discover now