page 12: inside I'm paralyzed

5.7K 693 493
                                    

Ellerimi önümdeki soğuk metale dayadım ve buz gibi olmasını önemsemeden tüm avcumla kavradım. Metalin üstündeki soğuk sıcak ellerime geçerken gözlerimi karanlığa gömülmüş göğe çevirdim ve sigaramdan bir duman çektim. Ağzımın içindeki duman kısa sürede tatlı bir esintinin hâkim olduğu havaya karıştığında bir süre bıraktığı izi izledim. Ardından bir nefes daha çekerken, hemen karşımdaki bana çok tanıdık gelen sokak lambasının ışığı söndü. Bunun nedenini içten içe biliyordum.

Kısa süre sonra onu arkamda hissettim. Varlığını hissediyordum. Burada olması garip değildi, hiç garip hissettirmemişti.

"Yine sigara içiyorsun."

Cızırtılı sesi duyduğumda mümkünmüş gibi daha büyük bir duman aldım sigaramdan. Normalde sigaradan nefret ederdim ama şu an elimdeki zehre de en az arkamdaki adam kadar alışık hissediyordum. Dumanı bırakmayıp ağzımda bekletirken ağır hamlelerle arkamı döndüm, kapşonunun üstüne düşen gölgeden ötürü simsiyah gözüken yüze baktım.

Bakışlarımı tekrar göğe çevirdim ve dumanı serbest bıraktım. Bu sırada dudaklarım arasından "Evet, sıradaki görevimiz ne? Saray'ı patlatmak nasıl?" diye bir cümle çıktı. Karşımdaki adam, sunduğum öneriyi beğenmişçesine bana doğru birkaç adım attı ve hemen dibimde durdu. Gözlerim, maske olmamasına rağmen bomboş gözüken yüzüne bakarken göz ucuyla eldivenli elini yavaşça yüzüme doğru kaldırdığını gördüm.

"Kalp atışları niye hızlandı bir anda?"

"Doktor, bir sorun mu var?"

Bir anda beynime giren tanıdık seslerin ardından rahatsız edici bir ses daha duymaya başladım. Hiç susmadan bipleyen tiz ses, eğer halim olsa yüzümü buruştumama sebep olacakken "Sakin olun, bir sorun yok. Bir rüya görmüş olabilir." diyen soğukkanlı bir ses duydum. Şu aptal bip sesi de sussa güzel olacaktı.

Bir anda az önceki sahneden uzaklaşarak karanlığa geçmek kaşlarımı hafifçe çatmamı sağlarken dürtüsel olarak gözlerimi aralamaya çalıştım. Uyuşmuş bir bacağı hareket ettirmek gibi, hafif zorlayıcı ve ağrılı birkaç saniyeden sonra gözkapağımı kaldırabildiğimde gözlerime çarpan yoğun ışık demeti gözlerimi tekrar kapatma isteği uyandırdı. Fakat daha buna vakit olmadan Sinan, uyandığımı fark ederek "Komiserim!" diyerek herkesin dikkatini çekti.

"Anam, uyanmış!" Burak, çocuksu bir heyecanla hemen yan taraftaki komodinin üstünde bulunan suyu eline aldı ve kapağı açarak bana doğru getirdi. Kupkuru olmuş ağzım sebebiyle hiç itiraz etmeden dudaklarımı aralayıp suyu bana içirmesine izin verdiğimde Barış kenardan samimi bir endişeyle "Nasılsın komiserim, nasıl hissediyorsun?" diye sordu.

Bir süre ılık suyu içerek boğazımı rahatlattıktan sonra bakışlarımı Barış'a çevirdim ve "İyiyim, başım ağrıyor az." dedim. Bu sırada Burak yattığım yatağı biraz yukarı havalandırdı ve beni karnımın acımayacağı fakat onları rahatça görebileceğim bir pozisyona getirdi.

"Korkuttunuz valla komiserim." Sinan'ın samimi sesiyle hafifçe gülümsediğimde "Gerçekten iyisiniz değil mi, doktoru çağırayım mı?" diye sordu. Henüz yeni kendime geldiğim için başımı arkaya yasladım ve bir süre kendime gelmek için zaman tanıdım. Daha önce de vurulmuştum, çok daha kötü uyandığım zamanlar olmuştu. Bu yüzden şu an çok da kötü vurulmuş olduğumu veya uzun bir süre yattığımı düşünmüyordum. Yine de "Ne süredir bilinçsizim?" diye sordum.

Barış "On sekiz saate yakın oldu komiserim." dediğinde tahmin ettiğim gibi kısa bir süre olduğu için sessiz kaldım. Ardından "Adamlar ne oldu?" diye sordum. Aslında uzun bir süre geçmediği için henüz haklarında işlem yapıldığını düşünmüyordum.

Şah [bxb]Where stories live. Discover now