page 18: I'm scared to live

6.8K 764 587
                                    

Adalet, çetrefilli bir kavramdı.

Tek bir anlamı yoktu, bazı durumlarda kişiden kişiye göre değişebilirdi. Alfa bunu biliyordu; Alfa, kendi adaletinin peşinden gidiyordu.

Çoğu insan onun yaptıklarının nedenini anlamıyorken o, diğerlerini anlamıyordu. Robot gibi yaşamayı kendine nasıl yedirebildiklerini, hiçbir şey yapmadan sadece gündemde olan olaya üç beş klasik yorum yapıp bir haftaya kalmadan unutmazlarını anlamıyordu.

O, yapılan en ufak adaletsizliği dahi unutmazdı çünkü.

Adaptasyon diye bir şey vardı. Eğer bir halka sürekli olarak adaletsizlik yaparsan, bunu hakkınmış gibi gösterirsen halk bir süre sonra olan şeylere tepki vermemeye başlardı. Halkı alıştırdıktan sonra yapılan her şeyin üstü birkaç bahaneyle örtülebilirdi.

Alfa bunun son derece farkında bir adamdı. Çoğu kişinin uyuduğunun da farkındaydı, hatta arkasında olan çoğu kişi de bu topluluğa dahildi. Onu anlayan kişiler azdı, diğerleri popüler kültürün etkisiyle arkasında duran kişilerdi. Bu kişiler, ona ufak bir linç geldiğinde eğer medya kendisini linçlerse linçler, yanında durursa yanında dururlardı.

Yüzü buruştu. Hiç sevmezdi böyle kişileri. Net olayların adamıydı o, net bir duruşu olurdu her zaman. Belki de komiserde en sevdiği şey bu duruş olmuştu. En başından beri gözleri başka bir şey dese de kendisini desteklemediğini söyleyen adam son ana dek düşüncesi için direnmişti. Şimdi bile kendisine güveniyor olmasına rağmen hâlâ şüpheli yaklaşıyordu.

Garipti ama sorguladıktan sonra kendisine inanması, kör gözlerle inanmasından çok daha hoşuna gitmişti gri gözlü adamın.

Yapılı bedeni, oturduğu koltukta hafifçe geriye yaslanırken dudaklarında minik bir gülümseme oluştu. Komiser farkında olmasa da Alfa onu birçok kez denemişti. Birisine, kim olursa olsun direkt olarak güvenemezdi, olduğu kişilik buna izin vermiyordu. Göker'e güvenmemek için onu bir sürü denemeye tabi tutmuştu.

Mesela evine gittiği gün elbette ki tek şansı o değildi, böyle bir tedbirsizlik yapacak adam değildi. Evin ışıklarını kesmişti, eğer komiser ışığı açmaya çalışırsa da açılmayacaktı. Ve yarasıyla ilgilenen adamın kapalı sandığı gözleri aslında her an onun hareketini izliyor, yanlış bir hareketini yakalamaya çalışıyordu.

Sonuç olarak, testten geçmişti. Hiçbir yanlışlık yapmadan sadece kendisine yardım etmişti. Birkaç ay önce kendisini yakalamak için deliren adam, bunu başarabileceği dosyayı kendi elleriyle ateşe atmıştı. Ki eğer o dosyanın peşinden gitse de elbette önünü kesebilirdi ama özellikle gitmesi için kışkırtmıştı Göker'i. Bu testten de geçmişti.

Bir de iki gün önce... Müdürün odasındayken istediği şifreyi elbette ki biliyordu. Yine de ona sorup verip vermeyeceğini merak etmişti. Kendisine gerçekten güvenip güvenmeyeceğini merak etmişti, ne kadar sorgulayacağını merak etmişti. Komiser ise onu bile biraz şaşırtarak beklediğinden çok daha kısa sürede kolayca şifreyi söylemiş ve kendisine gerçekten güvendiğini fark etmeden belli etmişti.

Alfa'nın prensibi buydu. Güven yok değildi ona göre, sadece güveneceği kişileri kendisi seçerdi. Karşısındakinin söylediği şeye değil yaptığı en ufak harekete bakardı, Göker'in kendisine yaklaştığında gözlerini kapatması gibi. O günkü amacı onu denemek olmasa da bunun hoşuna gitmediğini söylese, yalan olurdu.

Aklına müdürün odasında dolaba girmeleri geldiğinde dudakları tekrardan kıvrıldı. O gün müdürün odaya gelmesi sürprizdi ama eğer istese Göker daha gözünü açmadan o odadan toz olabilirdi, yine de kalıp durumu nasıl idare edeceğine bakmıştı. Güzel de idare etmişti, fazlasıyla zeki bir insan olduğu durumu hızla kurtarış şeklinden bile belliydi.

Şah [bxb]Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz