page 16: they must have left

6.1K 700 498
                                    

"Sikeyim, sikeyim, tüm dünyayı da sikeyim. Sistemi falan da. Sağı da solu da."

Başım iki elimin arasında sıkıca bastırılmış şekilde dururken kendi kendime mırıldanıyordum. Etrafta çalan yüksek ses, mırıltımın kendi kulaklarıma bile zor ulaşmasını sağlamasına rağmen sanki bir topluluğa sesleniyomuş gibi gururlu hissediyordum.

Bayık gözlerim önümdeki viski şişesine ve bardağıma dönerken "Sizi de sikeyim, bu dünyadan olan her şeyi sikeyim. Neymiş ulan böyle, bir yerden tutsan diğerinde aklın kalıyor. Ben ortacıyım amına koyayım, ne Alfa'yı yakalayın ne salın adamı. Size ne?" dedim onlardan da bir onay bekleyerek.

Benim de dinleyicilerim vardı.

Omuzlarımı silkip "Hem o tatlı, öyle suçlu olur mu hiç? Gülüyor falan." diye devam ettim. Koskoca adamı tatlı diye nitelendirmem ayrı olay, en başında güldüğünde bile titriyor olmama rağmen böyle demem ayrı olaydı.

"Off." Kafamı dik tutmamda yarayan ellerimden birisini yüzüme getirip sertçe ovuşturdum. Barış'ı dinleyip içmeye gelen aklıma da, bardak yerine şişe almayı düşünen beynime de, aklımı karıştırdığı için tüm bunlara sebep olan adama da ayrı ayrı söverken daha fazla bu ortamda kalmak istemediğimi düşünerek ayaklandım.

Bir anda oturduğum bar taburesinden ayaklandığım için önümdeki görüntü bir sağa bir sola gitti, gözlerimi kırpmadan düzelmesini bekledim. Düzelmeyince oflayıp tezgahtaki ceketimi elime aldım ve zar zor dengemi kurduğum adımlarla çıkışa doğru ilerledim. Elimdeki ceketi fark etmeden çocuğum gibi sarıp sarmalamıştım, bu yüzden bir anda barın o boğucu havasından dışarıdaki serin havaya geçtiğimde bedenime soğuk çok fazla işlemedi.

Kahverengi gözlerim, yürüyen ayaklarıma takıldığında bir an dengemi kaybeder gibi oldum ama düşmeden toparladım. Şu an yaşadığım her şey buğulu bir camın arkasından yaşanıyor gibi geliyordu, oldum olası sarhoşken gülüp etrafı dağıtan tiplerden olmamıştım. Sarhoşken daha çok böyle o anı yaşıyor gibi değil okuyor gibi hissediyordum.

Elimde siyah deri ceketimle barın önünde arka arkaya dizilmiş bir sürü taksiyi es geçerek yürümeye devam ettim. Bu bile isteye yaptığım bir eylem değildi, düşünmeden hareket ediyordum ve o an yürüyesim gelmişti. Bu yüzden bilmem kaç derece soğukta ceketimi giyme gereği bile duymadan yürümeye devam ettim.

Aynı anda da "Sikeyim ya. Şeyi de sikeyim, ımm, neydi o? Hah, ideokoli. Yok, idekoloji. Onu da sikeyim. Sonra, müdürümü de sikeyim lan. Herif yıllardır saman üstünden bir şeyler yapıyormuş. Piç. Alfa olmasa haberim bile olmayacak. Alfa olmasa..." diye mırıldanıyordum. Mırıltım fazlasıyla kısık ve boğuk olduğu için birilerinin duyma olasılığı özellikle böyle tenha sokaklarda imkansıza yakındı, ama arkamdan gelen "Sikilme sırası bana gelmeden..." diyen alaylı ses, imkansız olmadığını kanıtladı.

Şaşkınlıkla adımlarım durduğunda bir anda durduğum için vücudumun dengesini sağlayamadım, neyse ki o anda arkamdaki adam belimi refleksle tutup öne doğru yapışmamı engelledi. Gözlerimi hemen arkamda kalan bedene çevirdiğimde gördüğüm, artık tanıdık gelen maske yüzümde bir tebessüm oluşmasını sağlarken "Aa, Alfa. Merhaba." dedim.

Alfa, belimin iki yanından sararak karnımda birleşen kollarını çekmeden dediğim şeye güldü ve "Merhaba, komiser." dedi. Kendi sesini kullanıyordu, cihaz yoktu arada. Bu beni biraz daha gülümsetirken "Ne yapıyorsun bu aralar?" diye sordum sanki karşımdaki kişi basit birisiymiş de bu soruya öylesine bir cevap verecekmiş gibi.

Karşımdaki adam söylediğim şeyle başını hafifçe yana yatırdı ve "Hiç, siyasetten iki üç şerefsizin ne bok olduğunu kanıtlıyorum, eylem falan düzenliyorum. Gündelik." dedi. Alayla söylediği şeyler dudaklarımdan sesli bir kahkaha çıkmasını sağlarken "Çok komiksin ya." dedim içtenlikle. Komik espriler yapıyordu.

Şah [bxb]Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora