page 2: when did I lose myself?

8.4K 839 311
                                    

Sabahın köründe kalkıp direkt olarak ekrana bakmaya başladığım için kızarmış gözlerimi kırpıştırarak izlediğim videodan aldığım yeni notu yazmayı bitirdim ve videoyu devam ettirdim. Bu video aylar önce Şah'ın ilk ve son kez televizyonları hacklediği günün kaydıydı. Şah'ın başındaki kişi olarak bildiğimiz Alfa adındaki adam, az ışıklı bir odada tüm televizyonlarda görünecek şekilde Taksim'de bir patlama olacağını söyleyip insanların o hafta yapılacak etkinliğe gitmemesi için uyarmıştı, giden tek bir kişi olursa dahi suçluyu devlet kabul edeceklerini söylemişti.

"Öncelikle şunu açıklamak istiyorum ki, bizler sizin bize taktığınız hiçbir lakaba ait değiliz. Ne kahramanız ne de terörist. Bizler sadece bu ülkenin eksiklerini ve pisliklerini gözler önüne seren bir grup insanız. Sizin içinizdeki haykırılmak için bekleyen düşünceleriz, susturulmuş cümleleriz, yarım kalmış fikirleriz.

Eminim ki devletiniz şu an bizi susturmak için elinden geleni yapıyordur. Çünkü dil en büyük silahtır, bilgi ve zekâyla harmanlandığında onlar için pek bir tehlikeli olur. Yazık ki hiçbiri bizi susturabilecek güce sahip değiller.

Bu ülkenin çok karanlık yanları var. Büyük adamların aslında ne kadar küçük olduğunu, kimler tarafından yönetildiğimizi öğrenmek hepinizin hakkı değil mi? Belki bazılarınız öğrenmek istemiyor, belki de bizim gibi düşünmeye başlarsa kanunlar tarafından hapis tutulacağını düşünüyor. En büyük hapsin düşüncelere vurulan kelepçeler olduğunu bilmeden, bileklerinize kelepçe inmesinden korkuyorsunuz.

Uyurgezer gibi yaşıyorken kendinizi özgür mü zannediyorsunuz yoksa?

Siz, size verilen hayatı yaşıyorsunuz. Her gün sorgulamadan, itaatkar biçimde işinize gidiyor, eve dönüyor ve hayatınızı beraber geçireceğiniz kişiyi arıyorsunuz.  Her yıl verginizi veriyor, lafta demokrasiyle seçtiğiniz devlete güveniyorsunuz. Onların çatısı altına saklanıyorsunuz. Onlar ise saklandığınız o çatıyı kırabilmek için fırsat kolluyor. Ki emin olun, siz farkında dahi değilken defalarca kez yıktılar.

Eğer özgürlüğün peşinden koşarsak neler olacağını bilmiyorsun, der gibisiniz. Biliyorum. Ya bir deliler hastanesine kapatılacaksınız, ya da susturulacaksınız. Çünkü susmazsanız daha fazla insan uyanabilir. Çünkü ne kadar insan uyanırsa o kadar robot azalır.

Ama soruyorum size, özgür bir biçimde ölmek mi, yoksa başkalarının sunduğu sahte hayatta yaşamak mı?"

Laptopun durdurma düğmesine basarak belki de onuncu defa izlediğim videonun baştan başlamasına engel oldum. İki parmağım şakaklarıma çıkarken beynimde dönen cızırtılı-robotik ses başımdaki ağrının şiddetlenmesine sebep oluyordu. O ay belki de yıllardan sonra ilk defa bir ay boyunca gündem değişmemiş, Şah gündemin tepesinde kalmıştı. Normalde de yaptıkları en ufak bir hareket gündeme otururken koca ülkenin televizyonlarını hacklemelerinin ardından düşmemeleri şaşılacak bir durum da değildi.

O gün bu görüntüyü gördüğüm anda telefonuma koşmuş, hemen babamı arayarak gitmeyi planladığı o gösteriye gitmemesi için tembihlemiştim. Her ne kadar yaptıkları şeyler illegal olsa da hiç yanlış bir haber çıkartmamışlardı, suçlu olduğunu söylediği kişiler kısa süre içinde suçlarını itiraf ediyordu. Olay da aslında tam burada başlıyordu, suçlu dedikleri kişiler tüm psikolojisi bozulmuş hâlde geliyorlardı bize. Onlar hakkında tek laf etmiyor, aynı kafayı yemiş gibi nefes dahi almadan suçlarını açıklıyorlardı. Yakaladıkları kişilere suçlarını açıklamaları için neler yaptıklarını bilmesem de korkunç şeyler olduğunu bu sayede anlayabiliyordum. Oysaki polisle legal bir iş birliği yapsalar belki de gerçekten kahraman olabilirlerdi.

Şah [bxb]Where stories live. Discover now