Zihin Karmaşası

470 54 3
                                    

Arsen ile çocukluk arkadaşı olduğumuzu öğrendikten sonra baya bir konuşma fırsatımız oldu. Bu sırada ondan -ağız arama stratejimle- krallığının başka planı olup olmadığını öğrenme şansına eriştim ve bana kardeşi Asgar'dan bahsetti.

Asgar'ın sevgilisinden'de öyle.

Aptal olmayan beynimi hemen çalıştırarak bağlantıyı kurdum. Çekmecemdeki kitapta düşman krallığın dördüncü prensi ve onun sevgilisi olan Lili tarafından benim sevgili eşim öldürülüyordu. Bu düşman krallığın dördüncü prensinin sevgiliside acaba Lili mi diye merak ettim ve Arsen'e kadının adını sordum.

Ve böylelikle Arsen'in kısmen yengesi olan kadın Liliana'nın benim tiksindiğim ve nefret ettiğim Lili olduğunu kesinleştirdim.

Sarayıma sızmaya çalışan bir köpekti. Gerçi ona köpek demek hayvanlara hakaret olurdu. Neyse it diyelim arayı bulalım.

O ajan itinin planlarını çürütmeyi ve sonunu kendi ellerimle getirmeyi kendime borç biliyorum. Ancak ondan önce yapacağım bir şey var.

O şıllığın ağzını burnunu dağıtmak. Çok sevdiği sakız saçlarını kökünden koparmak gibi vahşi şeyleri düşlüyorum ve bu vahşiliğe bürünmeyi hak ettiğimi düşünüyorum.

Onun karşısında sokak serserisi tipime bürünecek ve ona kafa-göz dalacağım.

Tabii önce kaçırıldığım yerden çıkmalıyım.

Evime dönebilmek için beni bulmalarını bekliyorduk Arsen'le birlikte ama saatlerdir kimse gelmiyordu. Çiftliğin deposundaydık sanırım ve buradan saray bahçesinden gelen sesleri duyabiliyorduk. Milan'ın öfkeli sesini bile duymuştum, hatta babamınkini bile ama kimse daha diplerinde olduğumuzu düşünüp buraya gelmemişti.

Çok sıkılmıştım, çok!

Ayrıca Milan'a karşı ne düşünmem gerektiğini'de bilmiyordum. Sakıza benzeyen ismi lazım değil baş harfi L olan şahıs yüzünden beni terk ettiği yetmiyormuş gibi birde ölümüme mani olacak hiçbir şey yapmamıştı. Sevmese bile bir hukukumuz vardı canım! İnsanlar benim vatan haini olduğumu söylerken ve boynuma urgan geçirilirken öylece izlemişti.

Bu yüzden ona kin beslemeli miydim bilemiyordum. Sonuçta şu an o şeyleri yaşamamıştık ve beni seviyordu. Ama ben yaşamıştım işte o kötü anları. Onun buz gibi bakan gözlerini görmüştüm. Şimdi aşkla baksada zamanında beni çok üzmüştü.

Kırgındım.

Ama Lili'nin iyi bir manipülatif olduğunu'da biliyordum. Yani bu yüzden Milan'ı suçlamakta istemiyordum. Sadece aşık olmuştu değil mi? Bu onu günahkar yapmazdı.

Ölürken ise gerçek bir vatan haini olduğuma inanılacak çok kanıt vardı ve zamanında onda hiç güven oluşturmamıştım. Ben de hatalıydım belki de. Travmalarım yüzünden onu ne kadar sevsem'de hiç belli etmemiştim. Ve öyle şımarıktım ki bir şey yapacağımızda onun adına kararlar alıp duruyordum. Hep ben ona soru sorardım mesela, onun beni tanımasına izin vermezdim. Bu bir çeşit kendini koruma stratejisiydi. Duygularımı gizleyip şımarık, insanları umursamayan küstah prenses rolü oynayarak insanlarla arama bir duvar örmüştüm. Bu kalbimin bir daha kırılmasını engeller diye düşünmüştüm.

Yanılmıştım.

Kalbim kırılmıştı. Bu yetmezmiş gibi ölmüştüm'de. Hem de gerçekten suçlu olmadığım halde! İftiraya kurban giderek. Tamam, sarayı yakmıştım ama bilerek olmamıştı ki! Bunun dışında hakkımda konuşulan hiçbir suçu işlememiştim.

Ayrıca sarayda ki kimse zarar görmemişti! Son anda alevlerin yayılmasını engelleyebilmiştim ama yakınımda olan Lili'nin o çirkin saçları yandı diye suikast suçuyla yargılanmıştım.

Yahu insanlar ne gerizekâlıydı. Suikast düzenleyecek olsam bunu herkesin içinde mi yaparım? Akıl var mantık var! Ben bile bunu düşünebiliyorsam herkes benden'de beter aptal o zaman ya da ben zamanında çok fazla aptal imajı çizmiş olacağım ki böyle bir şey yapacağıma sorgusuz inandılar.

Velhasıl kelam sevgili okuyucu kardeşlerim. Kocamın sarayının arkasındaki çiftlik deposuna saatler önce kaçırılmıştım ama kimsenin aklına buraya bakmak gelmemişti ve ben sıkıntıdan beynimde bir şeyler kurup duruyordum.

Sıkılıyordum çünkü Arsen olacak pis kara kedi bana arama çalışmalarının ne durumda olduğuna bir bakıp geleceğini söyleyerek yanımdan ayrılmıştı. Bir saat önce geri gelsede onunla konuşmayı reddediyordum. İnsan kaçırdığı kişiyi bırakıp gider miydi ya? O gitmişti!

Hem de aptal çocuk elim ayağım serbest bırakmıştı beni. İstesem buradan çıkıp saraya gider ve onu'da ihbar edebilirdim ama yapmıyordum çünkü kendisiyle zamanında bir hukukumuz olmuştu.

İşte ben Milan gibi değildim, hukukum olan insanlara iltimaslıydım! Ama o? Kesinlikle değildi! Bunu benim ölümümü izlerken duygusuz bakan gözleriyle çok güzel anlamıştım.

Ayy bak yine hatırlayıp sinirlendim!

Kötü Kadın KlişesiWhere stories live. Discover now