Sıkılıyorum|Zombiyim

999 96 9
                                    

Gözlerimi yorgunlukla açarken yeni güne merhaba demek yerine küfür ettim.

Gözlerime vuran güneş çok sinirimi bozuyordu ve bugün çok halsiz hissediyordum kendimi.

Ye, iç, yat.

Eğlen, mutlu ol, gülümse, kahkaha at, nişanlına yavşa, babana şımar, öpüşüp koklaş, biraz etrafa para savur ve ye-iç-yat.

Bu dünyaya geldiğimden beri sadece bunları yapmıştım. Her gün, istisnasız her gün bunları yapmıştım.

Ve sıkılmıştım. Hem de çok.

Maximillian'la birkaç gündür görüşemiyorduk çünkü yurt dışından diplomatik birileri mi ne gelmiş. Yani sevgili nişanlım çok meşgul. Ee haliyle krallığın en önemli dükalığında dük olan babamda epey meşgul.

Yani ben günlerdir ne sevgili aşkımı ne'de biricik babacığımı göremiyorum.

Ve çıldırıyorum.

Sıkıntıdan patladım, en sevdiğim iki erkekten mahrum kaldım ve bu işkencenin başlarında sıkıntıdan o kadar çok alışveriş yaptım ki artık a harfi bile tiksinmeme neden oluyor.

Ve tüm bunlar yetmezmiş gibi Rs'ye girdim! Asla ama asla kitap okuyamıyorum ve bu beni çok üzüyor.

Üzüntüden ve sıkıntıdan saçlarım döküldü. Bunun için biraz daha üzüldüm.

Hayattan nefret ede ede yataktan çıkıp aynanın karşısına geçtim.

Koyu göz halkalarım ve bembeyaz olmuş tenimle bir ölüye benziyordum.

Ahh, doğru ya ben zaten ölüydüm.

Aynadaki aksime dudak bükerken zombi olduğum gerçeğiyle yüzleştim.

Karışık saçlarımı çekiştirip sinirle yoldum.
"- Ölü gelin mi oldum şimdi ben?!" Çığlık atarken yatağın üzerine çıkıp tepinmeye başladım.

Sonra aniden durup kendimi tokatladım.
"- Kendine gel, aklını kaybetme sakın, sen zenginsin!"

Büyük bir aydınlanma yaşarken duvarla bakışıyordum. Elimle saçlarımı kulağımın arkasına ittim ve usulca gülümsedim.
"- Doğru, ben zenginim."

Derin bir nefes alıp içimden 'sen zenginsin ' kelimelerini tekrarlayarak banyoya girdim ve duş aldım. Duş alırken hizmetçileri yanımda istemiyordum. Zor giyilen kıyafet yoksa giyinirken de. Bu yüzden yalnızdım.

Banyodan çıktıktan sonra yüz ve cilt bakımımı yaptım. Göz altı torbalarım ve kara halkalarım hâlâ duruyordu ama neyse ki artık uyuşturucu bağımlısına benzemiyordum.

Üzerime beyaz, ince askılı, göğüs dekolteli, balık etek sade bir elbise giydim. Elbisenin eteklerinde hafif altın işlemeler vardı ama çok göz kamaştırmıyordu. Kafama'da beyaz bir taç taktım. Bu alnımdan sarkan işleme taçlardandı. Kırmızı saçlarımdan bir tutamı örmüştüm ve bu örgü tacın hemen altından sarkıyordu. Egzotik ve güzel görünüyordum.

Beyaz, bilekten bağlama, ince topuklu ayakkabılarımı giydim. Yüzümü biraz renklendirmek istedim çünkü bembeyazdım ama üşendiğim için yapmadım.

Odamdan çıkıp yavan adımlarla yemek salonuna ilerledim ve odadan içeri kafam yere eğik bir haldeyken girdim. Yerime geçip oturdum. İştahsızca masadaki şeylerden biraz yedim. Bir bardak yeşil çay içtim ve kalkıp bahçeye çıktım.

Bahçede yarım saatlik bir yürüyüş yaptım, sonra odama çıkıp kafamdaki taç ile ayakkabıyı çıkararak kendimi yatağa fırlattım. Yastığıma sarılırken "- Seni çok özledim!" Diyerek ağlamaya başladım.

Derken odama Risa girdi ve "- Leydim! Geçen haftalarda davet ettiğiniz sanatçılar mektup göndermişler. Yarın burada olacaklarını söylüyorlar." Dedi.

Gözlerim kocaman açıldı.
"- Ciddi misin?"

"- Evet leydim."

Sonunda bir hayat amacı bulmuşum gibi gözlerim ışıldadı.

Günler önce davet ettiğim insanlar daha şimdi gelebiliyordu çünkü davet dahi edilseler önce birkaç onay almaları ve güvenlik testinden geçmeleri gerekiyordu. Bu herkes için böyleydi. Evin insanları ve imparatorluk sarayından gelenler dışında yani.

"- Tamam çık. " dedim ve yastığıma sarılıp ağlamaya geri döndüm.

Bugün bütün gün duygu patlaması yaşayacaktım. Azıcık ağlarsam rahatlardım. Bu yüzden hıçkırmaya başlarken hiç çekinmedim.

Aklıma çekmecemdeki roman gelirken elimle kafama vurdum.
"- Çık aklımdan be!"

Romanı düşünme.

Romanı düşünme.

Romanı düşünme.

Kötü Kadın KlişesiWhere stories live. Discover now