Bölüm ~3~ ASIL GÜNEŞ AY'IN IŞIĞINI KISKANIYOR

183 80 56
                                    

Ne diyecektim?
"Evin kirasını belirlediğinde gel demiştin." dedim...
"Ah kusuruma bakma, bir anda seni görünce şaşırdım. Kirayı ne kadar belirledin?"
"10 dolar." dedim. Biraz şaşırdı.
"Neden öyle nostaljik bir yer bu kadar az bütçe ediyor?" diye sordu..
"Pek bir bütçeye ihtiyacım yok." dedim. Açlıktan ağzın kokuyor yalancı köpek.
"Anladım tekrardan kusuruma bakma boş bir soruydu. Bir anda şaşırdım." dedi. Gülümsedi. Gülümsedim.
"Peki o hâlde gelirsin artık." dedim. Kekeliyordum yine. Neden karşımda Derya varken hep kekeliyordum?
"Bekle lütfen." dedi ve hızla koşup içeri geçti.
Karşımda sekreter kız hâlâ bizi izliyordu. Derya gidince ona bakıp yine dil çıkardım. Derya tekrar koşarak yanıma geldi. Kabanını giymişti.
"Hadi gidelim." dedi.
"Ne yani şimdi mi?" dedim.. Gözlerim gülümsüyordu. Hissediyordum...
"Neden yoksa evde başka birileri mi var?" dedi garipseyerek.
Neydi bu?
"Yok yok ne alaka önden buyur." dedim. Dışarıda yağmur hâlâ sel gibi yağıyordu. Tam çıkacakken;
"Ufuk, buraya ne ile geldin?" diye sordu. Mahçuptum. Ben öyle onun gibi ortamlarda değildim.
"Yaya geldim." dedim. Gülümsedi.
"Bende her daim yaya yürürüm biliyor musun?" dedi.
Beni anlayabiliyordu.
"Sevindim." dedim gülümseyerek.
Eve varana kadar sırılsıklam olmuştuk. Anahtarı almak için üst kata çıktık.
"İçeri geçecek misin, sırılsıklam olmuşsun şömine başında ısınırsın." dedim.
"Geçeyim." dedi gülümseyerek.
"Kabanını alayım." dedim nazikçe.. Ne kadar becerebiliyorsam artık bu naziklik konusunu. Onun yanında, ortamında bir şey gibi kalıyor herhalde bu naziklik.
Kabanını uzattı ve içeri geçti. Çok çok garip. Kokusu bir deniz suyu gibi kokuyordu. O denizin tuzlu ince kokusu kokuyordu. Adının kokusuydu bu. Her şeyi ile tam uyumluydu Derya...
Kabanını odama koyup içeri geçtim bende. Derya şömine başında oturmuş etrafı dikkatlice izliyordu.
"Ortalık biraz dağınık. Hor görme." dedim sesimi incelterek.
"Evin çok nostaljik, çok garip." dedi.
Evet Derya ben senin gibi lüks hayat yaşayamam, buna bütçem yetmiyor demek geldi içimden.
"Öyledir." dedim gülümseyerek.
Ne demeliydim bilemedim ki? Veyahut ne ikram etmeliydim?
"Boza içer misin?" diye sordum. Ne alaka ya?
"Olur içerim." dedi.
Bu kadar yüksek samimiyet nereden geliyordu. Birkaç dakika sonra iki bardak boza hazırlayıp şömine başına geçtik.
"Ne zaman eşyalarımı eve yerleştireyim?" diye sordu, konuşacak konu kalmayınca.
"Sana ne zaman uyarsa." dedim muzipçe.
"O zaman.." dedi uzatarak ve devam etti.
"Yarın birkaç işim var, ertesi gün geleyim." dedi ve gülümsedi...
"Olur." dedim.
"Lakin.." dedi birşey diyecekti.
"Dinliyorum." dedim.
"Ben kirayı girdiğim zaman vermek istiyorum Ufuk. Sonra elimde pek para kalmıyor. " dedi.
Bu hoşuma gitmişti ama belli etmedim.
"Olur." dedim tekrardan utançla.
Çadır kapıda havlıyordu. Kapıyı açmamı istiyordu. Derya bunu farketmiş olacak ki kapıya doğru baktı.
"Geleceğim." diyerek kapıyı açmak için kalktım.
"Gel oğlum." dedim Çadır'a.
"Baksana üşümüş dışarıda sel yağıyor resmen." dedi Derya ve devam etti;
"Gel sevimli köpek ısın burada.."
Derya bunu daha demeden Çadır şömine yanındaki yastığına uzandı.
"Ne kadarda akıllı." dedi Derya şaşkınlıkla. Gülümsedim.
"Bu evin yabancısı değil ki Çadır." dedim şaşkınlığını dindirmek için.
"Adı Çadır mı? Ne acayip." dedi.
Bozulmuş muydu? Ne saçma.
Bozulduğumu farketmiş olacak ki;
"Neden böyle bir isim verdin bu hoş köpeğe." dedi Derya merakla.
Gözüm doldu. Annem babam geldi aklıma. Babamın Çadırın tüylerini okşaması, annemin Çadır'a sahip çıkması.. Gözümün dolduğunu anlayacak olacak ki koluma dokundu.
"Yanlış birşey mi dedim." dedi üzülerek.
"Yok sadece benim için özel biri o.."
Durdum nefes aldım ve devam ettim.
"Küçükken Çadır çok isterdim. Fakat paramız olmadığı için annem hep baban bir gün alacak diye geçiştirirdi."
Durdum. Yutkundum.
"Ve sonrasında babam hayata gözlerini yumdu... Annem ise..."
Daha fazla konuşamıyordum.
"Bilmiyordum Ufuk, affet." dedi üzgünce.
O da benim gibi duygusal mıydı?
"Yok. Her neyse bozan bitmiş alayım." dedim gülümseyerek.
Bozayı tezgaha bırakıp geri gelince Derya şömine yanında uzanmış Çadır'ın tüylerini okşuyordu. İşte o an... O an annem oradaydı. Çadır benim kucağımda küçücükken annemin yanına getirmiştim... O da şömine başında yemek yaparken Çadır'ın tüylerini okşadı... Ağlamamalıydım.
Derya ayağa kalkıp;
"Minnettar olduğum dileklerimi iletiyorum Ufuk sana, rica etsem kabanım ve anahtarımı getirir misin? Yağmur hazır durmuşken eve gidip eşyalarımı toparlamalıyım." dedi gülümseyerek.
"Tabiki" dedim.
Gitmesi canımı acıtıyordu. Herkese çok çabuk bağlanıyorsun Ufuk. İçindeki boşluğa hemen herkesi yerleştiriyorsun. Yazık sana... Kabanını ve anahtarı getirip ona uzattım.
"Allahaısmarladık sana ve Çadır'a.." dedi kapıdan ayrılırken. Arkasından bakakaldım. O deniz edası gözleri her daim gülümsüyordu. Ama o denizin dibinde karartı vardı görebiliyordum.
...
Birkaç saat geçmiş olmalıydı.. Birşeyler atıştırıp balkona puro içmek için çıktım. O arsa? Neden beni bu kadar etkiliyordu? Aklıma Uğur'un düğünü geldi. Ne güzel süslemiştik orayı.. Asuman teyze görse çok duygulandırdı... Bende ona çekmiş olmalıydım. Onun gibi her dem duygusalım. Puro beni rahatlatıyordu. Keyif adına içiyordum. Yeterli zaman, yetersiz kafa...
Elime bir kağıt kalem aldım. Derya aklımdan çıkmıyordu. O gün ona vurdukları zamanki acı çığlığı...
Aklıma Orhan Veli Kanık'ın Deniz Kızı şiiri geldi;
..........
Denizden yeni mi çıkmıştı, neydi;
Saçları, dudakları
Deniz koktu sabaha kadar;
Yükselip alçalan göğsü deniz gibiydi.

Ah-U DeryaWhere stories live. Discover now