Yaratıcınla Tanış Bölüm 4

8 0 0
                                    

- Ben senin bildiğin isimle İnrat'ım.- Bu olamaz, sen İnrat olamazsın, bu yıkım ve ölüm İnrat'a ait değil. İnrat yaratıcıdır,sen ise yok edicisin, bütün bu yıkım ve ölüm sana ait, sen yalancısın, bana yalansöylüyorsun.- Sana neden yalan söyleyeyim? Baksana, ben burada karanlığın içinde hapisim.Akay bunu duyduğu anda aklına Yaratılış Efsanesi geldi; tanrı İnrat ile Kilra birbirinisonsuz bir döngüye almışlardı. O döngü, benim dünyam.- Se, se, sen gerçekten tanrı İnrat mısın?- Evet. Ben senin, bu dünyanın, evrendeki diğer dünyaların ve evrenin yaratıcısıyım.Akay'ın gözleri umutla açılır ve parlar.- O, o, o zaman oğlum ve kocamı bana geri verebilirsin.- Ne yazık ki bu mümkün değil çocuğum.- Ne, neden sen İnrat değil misin? Onları neden bana geri veremiyorsun.- Akay, çocuğum, ailen sadece ölmedi, aileni Kilra aldı ve ailen Kilra'nın hiçliğinde yokoldular, ailen artık yok bunu kabullenmelisin.- Se, se, sen İnrat falan değilsin, sen bir yalancısın.- Çocuğum, acını hissediyorum? Ama şunu da bilmelisin ki bu dünya da bu döngübaşladığından beri binlerce yıl geçti ve bu binlerce yılda buraya, Kilra'nın benihapsettiği bu hiçliğin ortasına ulaşan tek kişi sensin, sen dünyanın içinde bulunduğubu sonsuz döngüyü kırabilirsin.Akay şaşırır; evrenin ve evrenin olmadığı her yerin, hiçliğin sahibini, karanlığınyaratıcısını, yıkımın efendisini ben mi durduracağım?- Sen delirmişsin. Ben her şeyimi kaybettim.- Akay, çocuğum, kendini küçük görme binlerce yıl geçti ve buraya sadece sengeldin. Dünyanı bu yıkım döngüsünden kurtarabilirsin.- N, n, nasıl?- Kilra beni karanlık ile hapsetti, bende onu ışık ile hapsettim ve böylece döngübaşladı, döngü devam ettikçe benim yaşam, Kilra'nın yıkımı ile bu dünya oluştu.Döngünün üç kısmı var; birincisi dış kabuk, ikincisi merkez, üçüncüsü ise seninyaşadığın topraklar. Dış kabuk bu dünyayı evrenin geri kalanından ayıran yerdir vebu dünyayı karanlıktan gelecek tehditlere karşı koruması için ben yaptım vekaranlıktan gelenlerle savaşabilmesi için geçit muhafızının yüreğine yaşam ateşiniyerleştirdim. Merkezde ise döngü sayesinde benim ışığım ve Kilra'nın karanlığınınbirleşiminden oluşan gri cevher var. Kilrayı bu dünyadan kovmak için gri cevherdenyapılan bir silaha ihtiyacın olacak. Gri cevheri ancak hayat ateşi ile işleyerek Kilra'yıyenebilecek bir silah yapabilirsin.- Ama ben oraya nasıl gidebilirim?- Sen benim varlıklarımdan birisin Akay. Seni var olan evrende istediğim bir yeregönderebilirim şimdi yolculuğuna başlamaya hazır mısın?- Bunu kendi başıma yapamam.- Korkma, kendi başına olmayacaksın çocuğum, sana bu dünya da ışığın yaratıklarıyardım edecek.İnrat sözünü bitirdikten sonra Akay'ın karşısındaki ışık hüzmesi büyüdü ve her yerikapladı, büyüyen ışık Akay'ın etrafını sardı, artık her yer beyazdı. Akay çimenlerihissetti, esen rüzgârı, bir zemin de yattığını fark etti ve ayağa kalktı.Ayağa kalktığında gördüğü manzaraya inanamadı, Akay dünyasının her iki yanını dagörebiliyordu, tanrı İnrat'ın döngüyle yarattığı hayat ve Kilra'nın yok ettiği hayat.Ayakta durduğu yerden daha yüksekte bir yer yoktu.Ayakta durduğu yere baktı, eğildi, çimenlere dokundu, elini çimenlerin üstündegezdirirken eli sert bir nesneye dokunur, Akay eliyle biraz daha yokladıktan sonranesneyi kavrar, nesne sert olmasına rağmen belirli bir ağırlığı yoktur, Akay nesneyikaldırır üstünü temizler ve bunun mat, gri renkte metale benzer bir maden olduğunugörür ve hatırlar.- ''Akay, seni var olan evrende istediğim yere gönderebilirim.''- Burası merkez burası, burası döngünün en yoğun olduğu yer.Diye söylenirken gökyüzünden bir çığlık sesi yükselir, Akay kafasını hemengökyüzüne çevirir etrafını arar ancak bir şey göremez sonra bir şey fark eder sankigüneş üstüne doğru gelmektedir, Akay buna bir anlam veremez bakamaz da çünküyaklaşan her ne ise hem çok parlak hem de çok sıcaktır. Akay ellerini gözüne sipereder, geriye doğru adım atarken yere düşer, yerde ellerini gözüne siper etmeyedevam eder. Işık yaklaşır, yaklaşır ve sonra gider, Akay buna bir anlam veremez.- Bu da neydi böyle.Ellerini gözünden çeker ve karşısında görmeyi hiç ummadığı bir şey vardır.- Bu bir Anka kuşu mu?Akay'ın karşısındaki şey güneş gibi sarı renkte, bir attan daha büyük bir kuştu.Akay şaşkınlıkla kuşa baktı kuşta aynı şekilde Akay'a bakıyordu derken kuş Akay'adoğru yaklaşmaya başladı. Akay şoka girmiş gibi hiçbir şey yapıyor, kıpırdamıyor,ses çıkarmıyordu. Kuş yaklaştı nerdeyse gagası Akay'ın kafasına çarpacak kadaryakındı ve direk Akay'ın gözlerinin içine bakıyordu. Kuş geriye bir adım attı ve yereuzandı. Akay kendini toparlamayı başardı; silkindi ve ayağa kalktı, gözünü bu devkuştan ayıramıyordu, kuşun etrafında bir tur attı.- Ne kadar da güzelsin sen.

Akay'ın HikayesiWhere stories live. Discover now