12: son cümle yanlış olmuş hay allah

7.4K 1.1K 1K
                                    

mrblar bn geldim❤️❤️❤️

medyaları hep bolume gore koymaya calısıom umarım fark ediosunuzdur cok sirinler.❤️❤️

(♡)

-lee minho.

"hollandada yaşadığım tuhaf şeylerdan bir diğeri de tavuk sürüsü tarafından kovalanmamdı hocam. durun hemen onu da anlatayım."

huzurlu geçeceğine yüzde yüz inandığım o güzel perşembe sabahında odamdaki masamda oturmuş, karşımdaki koltuğa dizilen birkaç şahsiyetin -bakın şahsiyet diyorum çünkü bunlar insan olamazlar- saçmalıklarını dinliyordum.

engelli olduğunu hatırladığım ve kolumun bu halde olmasının asıl sebebi olan çocuk hollanda'daki hayatını anlatırken yanındaki mavi saçlı, siyah gözlüklü çocuk da canım arkadaşım changbin'e olan hayranlığını saatlerdir dile getiriyordu.

odamın bitki köşesinin tam önüne yani yere, hiç garipsemeden oturan çilli çocuk da dakikada bir en güzel orkidemi kokluyor, ardından masamdan ona peçete fırlatmamı istiyordu. çiçeklere alerjisi varmış ama madem öyle, neden önlerine oturdun dediğimde aldığım cevap, 'bazen acılarımızın üzerine gitmeliyiz hocam.' olduğu için onunla pek iletişime geçmek istemiyorum.

bir diğer tarafta da tekli koltuğa oturmuş, elindeki not defterinden gizlice bir şeyler okuyan birisi vardı. anlayacağınız ortam olabildiğince garipti ve ben burada neler döndüğünü gram çözemiyordum.

"bir gün o havalı, sürekli hayalini kurduğum caddedeydim tamam mı? hocam? hocam dinliyor musunuz? aloo?"

"evet!" dedim sesimin hafiften yüksek çıkmasını umursamayarak. ardından yüzüme sahte bir tebessüm yerleştirip ellerimi önümde birleştirdim ve masaya koydum. "evet, dinliyorum."

"ben böyle ağır çekimde yürüyorum, model gibi hissediyorum yani kendimi. sonra bir ses duydum ama size tarif edemem gerçektan, eskiden köye gittiğimde o işittiğim ses kulaklarımı tekrardan sarmıştı resman."

ne dediğini anlamıyorum çünkü kelimeleri garip söylüyor. yemin ederim saatlerdir burada neler döndüğünü, bu öğrencilerin bir anda odama gelip bütün yaşantılarını anlatmalarının sebebini anlayamıyorum.

bugünün güzel geçeceğine sonsuz inandığım için uyandığımda ne ilaçlarımı ne de baş ağrımı engelleyen kahvemi içmememin acısını şu anda dibine kadar hissedebiliyorum ve buna şaşırmamak lazım, yanıma tek bir tane ilaç bile almamışım.

"bakbakbakbak ya da ne bileyim gıdakdak gibi bir ses ama tam olarak böyle de değil. anlatabiliyor muyum hocam? jeongin yanlış bir kelime söylersam uyar beni hayatım."

"iğrençleşme."

sonunda notlarına bakan çocuk konuştu. ismi jeongin mi? aklıma çoktan böyle kazıdım bile.

"hocam bir peçete daha alabilir miy- hapşu!"

"çok yaşa." dedim belki de elli beşinci kez, elimdeki peçeteyi çilli çocuğa fırlatırken. her seferinde de yakalamayı başarıyordu uçan parçayı, diyorum ya insan değildi bunlar.

"tavuk sürüsü çok felaketti hocam, en son bir tanesi bacağıma öyle bir yapıştı ki pantolonumu çıkarmak zorunda kaldım mesela."

"çok geçmiş olsun." dedim dudaklarım çizgi halini alırken. dediğim şeyden sonra gülümseyip biraz daha heyecanla devam etti anlatışına. onu dinlemem hoşuna gitti sanırım.

"haftalar aylar geçti, ben zar zor kendime gelebildim. sonra bir gün yolum yine o caddeye düştü, bir de ne göreyim! benim pantolonumun heykelini o bölgedeki kavşağın tam ortasına yapmışlar!"

young & dumb ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin