.23.

466 33 9
                                    

Bayramınız mübarek olsun canlarım. İyi okumalar.



























Gözlerimi açtığımda hava hala karanlıktı. Kolumdaki saatte baktım. Saat ikiydi ve benim uykum kaçmıştı. Biraz doğrulup Rodya ve Nesha'yı kontrol ettim. İkisi de uyuyordu. Babamın kaşları bir çatılıyor bir düzeliyordu. Uyandırmamak için dikkatle yataktan kalktım. Yavaşça babamın yanına gidip alnına bir öpücük kondurdum. Nedeni veya nasılını bilmiyordum ama ne zaman kabus görse alnından öpmem onu rahatlatıyordu. Bunun farkında olmadığına eminim çünkü bunu asla sesli bir şekilde söylemedim.

Yüzümde bir tebessümle saçlarını okşadıktan sonra koltuk battaniyesini alıp sessizce odadan çıktım. Son zamanlarda çok fazla olay olmuştu ve neredeyse nefes alacak vakit bile yoktu. Bugün uyuyup dinlenmek istemiştim ama anlaşılan kulenin terası beni o kadar özlemişti ki uyumama izin vermiyordu.

Terasa geldiğimde uykusu kaçan tek kişinin ben olmadığını gördüm. Sessizce yanına oturduğumda korkudan olduğu yerden sıçradı. Bu hali o kadar komikti ki gülmeden edemedim. Korkmuş bir kedi gibiydi.

"Liz!! Ne yapıyorsun? Ne kadar korktum haberin var mı? Niye sessiz sessiz geliyorsun?"

Bu sefer kahkahamı tutamadım. Ben karnıma sarılıp gülerken o hala somurtuyordu. Sinirle bir 'hıh' sesi çıkarıp önüne döndü. Kendimi durdurmaya çalışırken elimle çenesinden tutarak tekrar bana dönmesini sağladım.

"Tamam. Üzgünüm. Özür dilerim kediciğim bir daha yapmam olur mu affettin mi?"

Biraz daha somurttu ama benim gülümseyen yüzüme biraz baktıktan sonra derin bir nefes alıp gözlerini yumdu.

" Tamam. "

Dedi sessizce. Gülümsedim ve battaniyenin diğer ucunu omzuna örttüm. Kollarımı etrafına sandığımda oda biraz daha sokuldu. Boş yere kedi demiyorum her halde. Tam kedi gibi!

"Seni bu saatte buraya getiren ne?"

Diye fısıldadım.

Bir süre sessiz kaldı. Söyleyeceklerini toplamaya çalışıyor gibiydi. Bende bekledim. Acele ettirmek hiçbir şeyi değiştirmezdi zaten. Sonunda derin bir nefes verdiğinde hazır olduğunu anladım.

"Hala inanamıyorum Diana. Daha dün gibiydi. Kalp atışlarının durduğunu hissetmiştim. Her gece keşke yaşasa keşke geri gelse diye dua ettim. Ama bir anda karşımda görünce hala aklım almıyor. O gerçekten yaşıyor. Gerçekten geri döndü. Onu bana geri getirdin. Ama sanki rüya görüyor gibiyim. Sanki uyuyup uyanacağım ve bunların hiçbiri olmamış o hiç gelmemiş olacak. "

Derin derin nefes alıyordu. Elleri titriyordu ve ağladığına da emindim. Biraz daha sarılıp saçlarını öptüm. Burnunu çekip tekrar konuşmaya başladı.

"Korkuyorum Liz. Gerçekten çok korkuyorum. Bir daha aynı şey olursa dayanamam. Aslında bugün ondan çocuklara bakmasını istediğinde o kadar rahatladım ki anlatamam. Bizimle gelecek olsaydı ona tekrar bir şey olacağı korkusundan bir an bile odaklanamazdım."

"Biliyorum hayatım. Biliyorum. Geçti. Her şey düzelecek."

Bir süre daha sessizce oturduk. İçini döktüğü için rahatladığını biliyordum. Biraz daha sakinleşmesi için vakit vermiştim. Sessizce birbirimize sarılmış yıldızları izliyorduk.

"Sen niye uyumadın?"

Diye mırıldandığını duydum. Yüzümde küçük bir tebessüm oluştu.

"Hiç canım~ Kızıl bir cadı beni bir türlü uyutmadı ben de onu bulmaya geldim."

Light In The Dark  (Daughter of Stark)Where stories live. Discover now