i just need to hear the sound of you

46 7 5
                                    

"hey, wooyoung. yeonjun geldi mi bugün?" taehyun, beomgyu'nun o gün evde olmasını fırsat bilerek aklındaki kişi ile konuşmaya gitti. zira, bunu beomgyu varken yapamazdı çünkü beomgyu, taehyun sinirlendiğinde panik yapardı. zaten taehyun bu konuşmayı o öğrenmeden yapmak istiyordu. belki de yeonjun ona bir noktada iyi gelmişti, taehyun bunun farkındaydı.

wooyoung soruya cevap vermeden önce gözleriyle sınıfı taramış ardından en arkanın bir önünde oturmuş, kafasını sıraya yaslamış şekilde kitap okuyan yeonjun'u göstermişti. taehyun teşekkür ederek sınıfa girmiş ardından kendini sakinleştirmeye çalışarak yeonjun'un yanına ilerlemişti. yeonjun sayfasını bitirene kadar bekledi ve sayfanın bittiğinden emin olunca onun dikkatini çekmek için hafifçe öksürmüştü. taehyun ne olursa olsun gerçekten görülebilecek en duyarlı insandı.

yeonjun kafasını kaldırıp ona baktı fakat asıl aradığı o değilmiş gibi etrafa da göz atmıştı. "gyu gelmedi." sesi kulaklarına iliştiğinde şaşırmıştı çünkü kimi aradığını belki o bile bilmiyorken taehyun'un hemen anlaması onu gerçekten de şok etmişti. elbette bizler taehyun'un hislerinde yanılmadığını biliyoruz fakat yeonjun henüz bilmiyor, değil mi?

"konuşmamız gerekiyor sanırım?"

"eğer senin için de uygunsa.."

"olur, burada konuşamazsın sanırım. istersen başka bir yere gidebiliriz."

taehyun onu onaylarcasına kafasını sallayıp ardından sınıfın kapısına ilerlemişti. çıkmadan önce wooyoung ile vedalaşmış ve önden yürüyerek dördüncü kattaki odaya giden yolu izlemeye başladı. yeonjun odaya tekrar gireceği için heyecanlı olmasının yanı sıra içeride beomgyu'yu görme umudu taşıyordu. fakat aynı zamanda taehyun'dan korkuyordu. diğer taraftan, yakalanmış olma ihtimali aklına bile gelmiyordu.

taehyun cebindeki anahtarı çıkarıp kapı deliğine yerleştirdiğinde yeonjun neden kapıyı kilitlediğini düşünmekle meşguldü. bir sorun vardı elbette fakat yeonjun bunun farkında mıydı? yahu, bu bizim bildiğimiz yeonjun işte. kuvvetle muhtemel neler olduğunu fark edememişti.

taehyun kapıyı açtığında önce yeonjun'un içeri girmesi için ufak bir hareket yapmıştı. yeonjun içeri geçtikten sonra taehyun da içeri girip kapıyı kapattı yeonjun. taehyun, beomgyu ile her zaman oturdukları şekilde yere oturup sırtını duvara yaslamıştı. yeonjun da sandalyeye oturduğunda taehyun derin bir nefes aldı.

yeonjun'un da mental olarak iyi olmadığının farkındaydı bu yüzden endişeliydi ama onun önceliğinin beomgyu olduğunu herkes biliyor. onun beomgyu'ya yaptığı gibi mi yapsaydı? belki de en iyisi buydu.

"beomgyu olmadığı için canım sıkıldı da.. sen de yalnız kalma diye buraya çağırdım. atıştırmalık bir şeyler istersen-" taehyun olabildiğince sakin ve nazik konuşurken birden yeonjun onun sözünü kesti, "dolaptaydı değil mi? canım isterse alırım. çok teşekkür ederim."

taehyun'un hisleri her zaman doğru çıkar demiştim. yeonjun pot kırdığının farkında değildi, kafası o kadar doluydu ki bunu da fark edememişti.

"beomgyu ile soru cevap yapmıştık, sen de istersen o şekilde bir şeyler yapabiliriz." taehyun'un yapmak istediği ama sormaya cesaret edemediği şeyi o sormuştu. belli ki taehyun'un şanslı günüydü bu.

"elbette, sen başlayabilirsin."

yeonjun düşündü, ne soracağını bilmiyor sadece beomgyu'nun en yakını taehyun'u da tanımak istiyordu. neden tanımak istediğini bilmede de içindeki merak hiç azalacak gibi durmuyordu.

"aklıma soru gelmedi ya.. en büyük hedefin ne?"

taehyun'un ise bu soru için düşünmeye hiç ihtiyacı yoktu, "beomgyu'nun güzel ve huzurlu bir geleceğe sahip olması."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 20, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

bitmek bilmeyen takvim yapraklarıWhere stories live. Discover now