nöbet

59 7 3
                                    

YAM (yeni aşka Merhaba) nın da sayfası var. Tüm okuyucularım davetlidir.
Facebook :

Yeni aşka Merhaba

- Miray! Alp.... Intihar etmiş.

Bu söz. Nasıl bir cümle? Beni derinden etkileyecek türden. Alıcılarım bir kaç saniyeligine kapandı. Hiç bir şey duyamadım. Arda beni sırsmaya başladı. Dünya ile bağlantım kesildi. Son zamanlarda olduğu gibi aglayamıyorum. Bu yüzden de kısa bir nöbet tarzında baygınlık geçiriyorum. Galiba oda bu gibi bir şey.

Arda'nın ağzından.

Allah kahretsin. Miray yine nöbet geçiriyor . Ne yapacağım? Ne yapacağım? Masadaki ilaçlarını aradım. Bulamadım. Komidinin çekmecesine baktım. Biraz karıştırdım. Ve sonunda buldum. Hemen ilacı Miray a icirdim.

- Miray.

Sırstım. Yine nefes almıyordu.

- miray nefes al.

Sesim bir annenin çocuğuna emir vermesi gibi sert bir o kadar da çaresiz ve korkulu çıkmıştı. Ve miray ın o derin nefesi duyuldu. Kendini tamamen kollarıma bıraktı. Gözlerini kapattı. Ilacın etkisi böyleydi. Kötü bir yönü vardı. Ateşi çıkıyordu. Uyandığında çok nadir olarak neden nöbet geçirdiğini hatırlıyordu. Onu yatağa bıraktım. Yatağın ucuna oturdum. Elimi alnına koydum. Ateşini hissetmek için. Tam da tahmin ettiğim gibi ateşi var. Doktorun verdiği ateş düşürücü ilacı almak için yataktan kalktım. Otel odasında bulunan küçük buzdolabına gitmek için yürümeye başladım. Dolabın içinde olan ilacı aldım. Biraz da ılık su. Mirayın yanına tekrar oturdum. Başını biraz kaldırarak ilacı içirdim. Ardından suyu. Üzerindeki nevresimi çektim. Biraz sonra ateşini tekrar kontrol ettim. Düşmeye başladı. Derin bir oh çektim. Yerde duran Telefonumu elime aldım. Acaba berke miray a ne dedi? Miray berke nin söylediği o sözden neden bu kadar etkilendi? Berke ne söyledi ki? Eğer alple ilgili bir şey ise bu sefer onu affetmem. Hep zarar gören tarafın bu sefer miray olmasına izin vermem. O demir itinide bulacağım. Cezasını çekecek. Telefondan berkenin numarasını tuşladım. Bir kaç çalış sonunda açtı. Sesinde ağlamaklı ve korkulu bir ton olan berke:

- efendim, dedi.

- berke. Ne oldu?

- Alp. Arda. Alp. Intihar etmiş. Evdeki tüm ilaçları içmiş. Kapıyı da kilitlemiş. Tabi ben evdeydim. Kapıyı kırıp kurtardım. Haplar kana İşlemeye başlamış. Hastane ye geldiğimizde. Midesini yıkadılar. Durumu ağırmıs. Bizim yapacak başka bir şeyimiz yok tek seçenek dua dedi doktorun biri. Ben de ne demek başka bir şey yok dedim doktora daldım. Alp'in yan odasında yatıyor. Miray a ne oldu?

Sonlara doğru sesi kısık ve ağlamadan dolayı kesik kesik geldi. Bizim en neşelimiz berke ağlıyordu. Alp vuruldugunda bile bu kadar ağlamamış hep dalga geçmişti aglayanlara. Bu sefer bende etkilemiştim.

- miray iyi gibi. Bunu öğrenince nöbet geçirdi, dedim. sesim yorgun ve duygulu çıktı.

- nee nöbet mi?

- bu aralar hep yaptığı şey. Nefes almıyor ve nöbet geçiriyor.

Mirayın Alp diye sayıklamaları ile ona baktım.

- berke miray uyandı.

- tamam.

- siz hangi hastanedesiniz?

- izmir deyiz. Sönmez Hastanesi.

- tamam. Belki geliriz.

- tamam.

Telefonu kapattım. Mirayın yanına oturdum.

- Mirayım iyi misin?

- ara. Alp'in yanına gidelim.

Bana nöbet geçirdiği ve yorgun olduğu sıralarda ara derdi. Galiba bu durumlarda d harfini söylemek zor oluyor.

- Mirayım, meleğim, prensesim sen bi iyi ol götüreceğim.

- ben iyiyim ki.

Onu takmadım. Telefonumdan Sinem i aradım. Bir kaç kez çaldı. Çaldı. Ve telefon kapandı. Keremi aradım. Telefonun kapanmasının sonuna doğru açtı.

- efendim.

- kerem. Mirayın odasına gelin. Sinemle.

- neden?

- anlatırım siz gelin.

Sesimde telaş olduğu her hâlden belliydi. Benim telaşıma karşılık oda telaş yaptı.

- tamam hemen geliyoruz.

Telefonu kapattım. Beklemeye başladım. Miray hâlâ sayıklıyordu. Miray yarına kadar sapasağlam olurdu. Izmir'e arabam ile dönmeye karar verdim. Miray yine uyudu. Odaya meraklı gözler ile kerem ve Sinem girdi. Mirayı göstererek susun işareti yaptım. işaret parmağımı dudağıma götürerek.

- kafeye inelim, dedim kısık sesimle.

Başları ile onayladılar. Ve dışarı çıktık. Asansörü kullanarak 2. Kattaki kafe olarak kullanılan bölüme indik. Bir masaya oturduk. Anlatmaya başladım...

*******

Konuşmamız bitmiş ve onlar da bizim İzmir'e dönmemizi istiyor. O zaman yarın bekle bizi izmir.

Saat geç olmuştu. Odama gittim. Cebimden oda kartımı çıkarttım. Kapıya taktım. Kapı açıldı ardından dolaba çarpmamak için dua ederek ışığı açtım. Yatağıma geçtim. Evet, Üzerimi değiştirmedim. Ve günün yorgunluğunu atmak için uykuya daldım.

Sabah uyanır uyanmaz soğuk bir duşa girdim. Üzerimi değiştirdim. Kahvaltı saatine daha vardı. Gardırobtaki kiyafetlerimi valizime doldurdum. Kolumdaki kol saatine baktım. Kahvaltı zamanı gelmişti. Hızla aşağı indim. Kendime kahvaltı tabağı alıp miray, Sinem ve kerem in oturduğu masaya geçtim. Kısa bir sohbet ve Kahvaltı sonunda ben odamdan valizimi indirmek için odama giderken miray da benimle geldi. Kendi eşyalarını almak için. Eşyalarımı aldım. Mirayı beklemeye başladım. Sonunda miray da geldi Ve eşyalarımızla otelin önüne çıktık. Otoparktan siyah spor arabama eşyaları yerleştirdik.

- bu arabayı görünce çok üzülüyorum, dedi miray. Sonunda ölüm sessizliğini bozdu.

- neden?

- mavi vardı ya. Aklıma o geliyor. Onun o parçalanış anı. Sonra da diyorum ki iyiki içinde biz yoktuk.

- Ah evet o an. Alışveriş Merkezinin otoparkına parkettim. Geldiğimde iskeletini buldum. Yakmışlar arabamı...

- üzüldün mü ara?

yine mi ara. arda olacak o arda.

- üzüldüm tabi. O benim hayatımın parçası olmuştu.

Bunun gibi bir çok diyalog ile yolculuğumuz başladı.

Normalde 3 saat olan yol bana 2 saat olacaktı. Arabayı çalıştırdım. Bodrum'un yakıcı güneşinden arınmak için klimayı açtım. Sıkıntılı bir yolculuk olacak gibi. Miray yarım saat içinde uyudu...

Kalbimin Anahtarı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin