İki kelimelik itiraf - 35

En başından başla
                                    

"Önce üzerini değiştir!" dedi yabancı arkasından seslenerek. "Sırılsıklamsın, seni aptal."

Hira, ardında yeniden bağrışmaların başladığını duydu ama yamaçtaki merdivenlere doğru yürümeye devam etti. Taş basamakları, çıplak ayaklarla indi, aceleden birkaç kez tökezledi. Evin, sahile açılan dış kapısına vardığında, elini kapının koluna yerleştirip, birkaç saniyeliğine duraksadı. Sonra, kapıyı açıp tuzlu deniz kokusunu yüzüne çarpan sahile çıktı. Çıplak ayaklarının altında, yumuşak ve ıslak kumu hissetti. Yağmur durmuştu, güneş bulutların arasından yüzünü utangaçça gösteriyordu. Deniz, uzun zamandır ilk kez sakin ve durgundu. Günler önce, yabancıyla birlikte oturdukları kano deposunun yakınlarındaki iskelede genç bir adam oturmuş, ayaklarını iskeleden denize doğru sarkıtmıştı. Kalbi birkaç kez hastalıklı bir ritimle tekledi.

Bir adım attı.

İskelede oturan adamın siyah saçları, yumuşak esen rüzgarın arasında dalgalandı.

Bir adım daha.

Batmak üzere olan güneş, adamın yüzünde hüzünle dolaştı.

Sonra bir adım daha.

Kesik bir yutkunma.

Gerçek olamayacak kadar güzeldi, kısa bir an için sonu kabusa dönüşecek güzel başlayan rüyalarından birinde olduğunu düşündü.

Ama yürümeye devam etti.

Attığı her adımda, genç adamın silüetinin, rüzgara karışıp yok olmasından korkar gibi, bakışlarını iskeleden kaçırmıyordu.

Bir ömür sonunda iskeleye vardı, deniz suyu ayaklarına hafifçe dokunup çekildi. Kumların üzerine, dalgaların silmek için uğraştığı anlaşılmaz harfler çizilmişti. Uzaklarda bir martı, çığlık attı. Aynı anda, iskeledeki genç adam, dönüp arkasına baktı. Gözleri, kısacık bir saniye için arkasında onu izleyen kızla buluştu. Hira, kumların üzerinde, tıpkı kumdan bir kale gibi hareketsiz kalakaldı. Yanaklarına akan sıcak damlalar, uzun zamandır ilk kez rahatsız etmiyordu. Eğer hayatını yalnızca bir saniyeye sığdırabileceğini söyleseler, bu saniyeyi seçer ve bütün hayatını aynı saniye içinde seve seve geçirirdi. Deniz'in iskeleden kalktığını ve geniş adımlarla iskeleyi geçip, yanına geldiğini hayal meyal gördü. Parmaklarına, soğuk parmaklar geçti, güçlü kollar belinden tutup onu kendisine çekti. Hira, kafasını adamın göğsüne gömerken, uyanmaktan korkar gibi gözlerini sıkı sıkı yumdu.

"Sensin." dedi duymayı özlediği ses. Sarılana kadar emin olamamış gibi şaşkındı. Hira, kafasını kaldırıp Deniz'in yüzüne baktı. Onu son gördüğü günkü gibiydi, pek fazla değişmemişti, teni hafifçe esmerleşmişti, dudakları şaşkın ve gülümser arasındaki çizgideydi, saçları biraz daha uzamış, kulaklarını kapatmıştı. Üzerindeki siyah tişörtün açık yakasından, alışkın olduğu zincirlerin parıltısı artık görünmüyordu.

"Sensin." dedi aynı şaşkın ses tonuyla. Birkaç saniye, ikisi de duraksadı.

"Geleceğine inanmamıştım." dedi Deniz. Yüzü, aklına kötü bir hatıranın gölgesi düşmüş gibi donuklaştı.

"Ben de." dedi Hira. "Neredeyse ümidimi kaybetmiştim."

"Sırılsıklamsın." dedi, kızın üzerine yapışmış ıslak elbisesini yeni fark etmiş gibi. Doktorun evine karanlık bir bakış attı.

"Yağmurda kaldım." diye açıkladı. Konuşulacak onca şey varken, günlük hayata dair bu basit gerçeği ifade etmek bile korkunç derecede zaman kaybı geliyordu. Eğer bu bir rüyaysa, bitmeden önce ona sormak istediklerini sormalı, hayatı boyunca ilk kez, içinden geldiği gibi yaşamalıydı. Deniz'i elinden tutup, suya doğru çekti. Dalgalar, bileklerine vurdu. Deniz,

KOLYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin