Elli Üçüncü Bölüm

En başından başla
                                    

Asu gözlerini kaçırıp odanın içine bakınmaya başladı. Kıskanınca tüm ayarları bozuluyordu. Konuşmuşlardı bunu. Kendisi istemişti ertelemeyi. Aslında ertelemek istediği evlilik fikri değil de ailelerdi. Onların ilişkilerine bir türlü sıcak bakmayışı bu fikri benimsemesine sebep olmuştu. 

Asılan yüzü ve bozulan moraliyle, "Biliyorum," dedi en sonunda. "Of… Ben de çok istiyorum. Erteleme meselesi tamamen bir anlık öfkeyle söylediğim bir şeydi. Daha doğrusu buna mecbur hissettim kendimi. İlişkimiz sürekli rayından çıkıyor, bir düzene oturtamadık."

Savaş onun arada kalmışlığını fark ederek ılımlı bir yaklaşım sergiledi. "Yarın evlenecek hâlimiz yok. Her şey usulünce olsun istiyorum. Babanın gönlünü almam lâzım önce. Bana karşı tamamen yumuşamadan bu işe kalkışmak istemiyorum."

Asu sürekli adım atılan taraf olmak istemediğinden, "Her şeyin mükemmel olmasını beklemiyorum ben. Ailelerimizle ilgili konu biraz başımızı ağrıtacakmış gibi görünüyor o yüzden mükemmeliyet anlayışını bir kenara bırakmalıyız." dedi. "Olması gerektiği gibi olsun ama her şeyin içinde olmasınlar. Arkamızda olduklarını bilelim yeter. Beni anlıyorsun değil mi Savaş? Sana onlara sırtını dön demiyorum, bunu kast etmiyorum."

Savaş bunu bildiğini belli etmek maksadıyla başını sallayıp onay verdi. "Anlıyorum yavrum. Böyle bir şey istemeyeceğini de iyi biliyorum." sol elini Asu'nun hali hazırda göğsünde konuşlanmış olan elinin üzerine kapattı. "Doğru zaman geldiğinde, bu konu hakkında hiçbir tereddütün kalmadığında, elimde yüzüğümle önünde diz çökmüş olacağım."

Asu rahatlamışlıkla dudaklarına yayılan tebessümü sevgilisinden esirgemedi. "Teşekkür ederim. O zamanın çok yakın olduğunu hissediyorum," diyerek Savaş'ın da içinin rahat olmasını istedi. Onun da tereddütte kalmasını istemiyordu. 

Savaş sol elini Asu'nun yüzüne çıkarıp dağılmış olan topuzundan firar ederek şakaklarından aşağıya süzülen ipeksi yumuşaklıktaki saçları parmaklarının sırtıyla geriye çekip kulağının arkasına sıkıştırdı. "Hazırlıklı ol sen, benim sağım solum belli olmaz." deyip göz kırptığında Asu neşeli bir gülüşle, "Heyecanla bekleyeceğimden şüphen olmasın." dedi.

Savaş, "Eve kaç gibi döneceksiniz?" diyerek yeni bir konuya geçiş yaptı. 

Asu arkadaşlarıyla akşam dışarıya çıkacağını söylemişti. Gidecekleri yerin güvenliğinden emin olmak istiyordu. 

"Fidan ve geçen gün kapıda karşılaştığın arkadaşım Füsun'la olacağım. Fidan'ın arabası var biliyorsun. Gece yarısından önce dönmüş oluruz sanırım."

"Yanına biber gazı almayı unutma," dedi. Askıdan aldığı ceketi alçılı koluna geçiriyordu bir yandan da. Asu ceketi giymesine yardımcı oldu. "Ters bir durum olursa hemen arıyorsun beni,"

Asu, Savaş'ın yapılı gövdesine kalıp gibi oturan siyah ceketin yakalarını düzeltirken tane tane konuştu. "Bir tanem, polisi ararım. Düğünden kalkıp gelecek hâlin yok ya," 

Savaş ise tam aksine, "Gelirim Asu. Önceliğin beni aramak olsun. Benim polis olduğumu unutuyorsun herhalde." diyerek ne kadar ciddi olduğunu göstermeye çalıştı. 

Asu onun bu agresif cevabına karşın güldü. "Alçılı kolunla seni çağıracağım öyle mi? Rüyanda görürsün ancak," 

"Asu," dedi sabırla. "Yavrum beni sınamak mı niyetin?"

Asu sonunda, "Tamam," dedi pes ederek. "İlk arayacağım kişi sen olacaksın. Düğünün polis kaynadığını unutmuşum. Sen, Kılıç, Hamza, Fatih… Cidden tüm emniyet orada olacak." deyip başını omzuna yatırarak tatlı tatlı gülümsedi. "Sen düğünün keyfini çıkarmaya bak. Kız kıza eğleneceğiz hepsi bu. Mekanı sen de biliyorsun, gayet sakin bir yer."

155 POLİSİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin