Güldüm yorgun bir şekilde. "Pekala o zaman, sana homofobik antiliği yapmama gerek yok."

"Evet çünkü senden hoşlanıyorum."

"Ne?"

Ona öylece bakakaldım, ağzım bir karış açılmıştı bile belki de ama emin olduğum tek kesin şey iri gözlerimin daha da irileştiğiydi.

Pekala.

Ne?

Evet, ben öylece kaldığımda, saçlarını okşayan elimde durmuştu. Almaya çalıştığım nefesi ne alabildim ne de verebildim. Bu kadar ani söylemek zorunda mıydı? Aman tanrım.

Hayır hayır, bunu söylemek zorunda mıydı daha doğrusu?

Panik dalgası tüm bedenimi ele geçirdiğinde yapabileceğim en mantıklı şey tuttuğum yumuşak tutamlara asılmak ve onu yataktan aşağı tekmelemekti ve başardım da.

"Ben uyuyacağım!"

Bunu o eski zamanlarda söyleseydi, tanrıya yemin ederim ki mutluluktan havalara uçar, onun boynuna atlar ve elini hemen tutup, herkese gösterirdim. Bunu geçmiş zamanda bana söyleseydi dünyanın en mutlu insanı olurdum, en mutlu ve en aptal.

Şimdi ise sadece aptaldım.

Dediğim gibi, ona aşık olmak istemiyorum. Benden hoşlanabilir ama o bu hissetme olayını çok doğru düzgün bilmiyor... O yüzden rahat takılacaktım, evet. İlgilenmeyecektim çünkü ben ona karşı bir şey hissetmiyordum.

"Ah, acıdı." Ve onun bana verdiği tek cevap buydu ama o kadar hissiz ve normal söylemişti ki bunu, ciddiye almadım ve endişelenmedim de sadece sırt üstü rahat bir pozisyon alıp, gözlerimi kapattım, iki avuç içimde yatağa baskı uyguluyordu, bir balıktan ne farkım vardı acaba şu an?

Çırpınmıyorum desek... Çırpınıyordum aslında.
Islak değilim desem, gayet ıslaktı saçlarım.

Balıktım ben, kırmızı balıktım hatta o da beni avlamaya çalışan bir balıkçıydı ama ona izin veremezdim.

Taehyung, kalkmaya bile tenezzül etmeden orada kendi kendine bir yerleşme yaparken, elimin üstünde sıcak bir baskı hissetmiştim.

Aptal adam, elimi tutuyordu.

Elimi tutuyordu.

İşaret parmağımı sıkıca kavradığında boğazım acıdı.

Ağlamak istiyor gibi hissettim.

Bir şey demek için dudaklarım aralansada durdurmuştum kendimi. Bazen konuşmak çözüm değildi, böyle sessizce kalmak daha huzurlu ve iyi geliyordu. Yine de kabul etmeliydim, yerden kalkmadan tüm çabası elimi kavramak olan bu adam, her ne olursa olsun bence haklıydı, haklı ve mantıklıydı.

Ona şans verecektim, onu dinleyecektim, her şeyimi bir kenara bırakıp.

İçim içimi kemirirken, ona doğru dönmüş bileğini ve elini sıkıca tutup, onu yanıma çekmeye çalışmıştım, başarılı bir hareket değildi tabii ki çünkü o benden daha yapılıydı ama kıkırdayıp, kendini yanıma atarken ve bana bir kedi gibi sokulup, sırnaşarak sarılırken, yapılı olmasının bir önemi de yoktu.

Ben Jeon Jungkook, bunca yıllık hayatımda, kalbimin bu kadar ısındığını ilk defa hatırlıyor ve o muhtaç olduğum aitlik hissinin bu adamda olduğunu yeni yeni kavrıyor, hayatımın en huzurlu uykusuna ve kim Taehyung'a yenik düşüyordum.

Peki aptal mıydım?

Aptaldım.

**

Kim Taehyung: Junykook

Mr. perfectly fine ✓Where stories live. Discover now